Görüntüleme Tercihi Konu Görünümü | Tam Görünüm
Arazimdeki Yabancı..."Hikaye"


clock02-28-2012, 11:44 PM
Yorum: #1
[Resim: 399427_222879611128572_113902662026268_4...5095_n.jpg]


Arazimdeki yabancı!

Yazar: Mermarid
Karakterler: Jun Ki (erkek karakter), Eun Hye (kız karakter), Paçalı (köpek), Song Tea Joo (avcı), Park Mina (Eun un annesi), Seo Ji ( Eun un arkadaşı), Woo Jun (Jun Ki nin arkadaşı)… Diğer karakterler eklenecektir…

1. Bölüm…

Ölüm ile yaşam arasındaki her zaman bahsedilen o ince çizgi bu olsa gerek. Gittikçe karanlıklaşmaya devam eden bu yolda gücümün ve nefesimin yettiği en son noktaya kadar koşmaya devam ediyorum.

Ormanın derinliklerinden gelen hayvan sesleri ile ürksem de buradan hemen uzaklaşmalıydım.

“Koş Eun Hye koş.”

“Sakın arkana bakma, tüm gücün ile koş.”


Sürekli kendimi bu gibi cümleler ile avutsam da gücümün tükenmeye başladığının farkındaydım.

Akşam karanlığı iyice bastırmış, gökyüzündeki dolun ay yolumu aydınlatıyor bir yandan da peşimdeki adamların bağırışları ile av köpeklerinin seslerini hala kulaklarımda yankılanmasından korkuyordum. Daha hızlı olmalıydım.

Gittikçe azalan köpek sesleri beni mutlu etse de hala son gücüme kadar ormanın derinliklerinde kaybolmaya çalışıyordum…


Gittikçe ormanın bütün canlılığını hissediyordum. Ürkütücü kuş sesleri ile yabani hayvanların bağırışları iyice korkmama neden olsa da duramazdım sadece koşmalı ve buradan hemen uzaklaşmalıydım.



Duramazdım, durmamalıydım… Belki de bu özgürlüğüme açılan son kapıydı. Nefesimin tükendiğini hissediyorum, artık kalbinin saniyede atış hızına yetişemiyordum. Aldığım nefes içerlerimi yakıyordu. Kalbim her an durabilirdi. Daha ölmek için çok gencim Allah ım lütfen bana yardım et. İçimden ne kadar dua ettiğimi bilmesem de şuanda ki tek tesellim peşimdeki köpeklerin sesini duymuyor oluşumdu.



Ormanın orta yerinde durmuş deli gibi etrafımı tanımaya ve gidecek bir yol bulmaya çalışıyordum. Elimi kalbimin üzerine koyarak düzenli nefes almaya çalışsam da nafile çabalıyordum. Kesinlikle kolay bir şekilde normale dönecek gibi değildi.


Ormandan gelen sesler ile iyice köşeye sıkışmış hissediyordum. Etrafıma deli gibi dönerken çarptığım dal parçalarının beni yaralamasına aldırış etmeden sadece etrafta deli gibi koşmaya devam ediyordum. Gücümün zirvesine ulaştığımda ise kendimi bir ağacın gövdesinde dayanmış bir şekilde bulmuştum bir süre dinlenmek istemiştim oysaki. Ama bedenim kendini çok çabuk bırakmıştı.



Sabah uyandığımda ağaçların yaprakları arasından sızan güneş ışıkları gözüme alıyordu. Ormanda uyuya kalmıştım. Sanki geceki vahşi doğa şu anda inine çekilmiş ve etrafta hiç ses yoktu. Karnımdan gelen sesler ile bedenimin güç kaybettiği korku gecesinin eseri yaralarım sızlıyordu.


Etrafta yiyecek bir şeyler ararken kurumuş yaprakların hışırtısı bedenimi korku ile sarıyordu. Bütün duygularım karmakarışık olmuştu. Korku, heyecan ve özgürlük…


Bütün bu duyguların yanında şuanda hissettiğim tek duygu açlık…

Hemen bir şeyler bulamazsam yenik düşecektim. Sabah olmasına rağmen neden hala beşimde değiller. Bu bütün bedenimi saran asıl korkuydu. Sanki fırtına öncesi bir sessizlik yaşıyordum…

Bütün geleceğim, bütün geçmişim…

Bütün acılarım ve mutluluklarım…

Karmakarışık duygular içinde bilmediğim bu yollarda adımlarımı dikkat etmeliydim. Ama bütün dünya bana karşıymış gibi neden en kötüsü beni buluyordu. Gözlerimin karardığını
hissediyorum.

Su…

Su bulmam gerek, bedenimin kuruduğunu hissediyorum…


Yürümekten ayaklarımın altında çıkan yaraların üzerine artık basamayacak durumda oluşum gözümden akan yaşları daha da arttırıyordu. Sadece hayatım boyunca kendim için bir şey yapmak istemiştim… Neden böyle olmak zorundaydı…


Eğer sessiz bir ortamda sadece nefesinizi duyabiliyorsanız, derinden gelen birçok sesi duyabilirsiniz. Nefesimi tuttuğum anda ise sadece doğanın sesini duyarsın işte son nefesimi tükettiğim anda kulağıma yankılanan şırıltı ile son kez dayanma gücünü bulabilmiş ve çatlamış olan dudağıma bir yudum su bulma sevinci ile gücümün yettiği kadar kahkaha atmaya başlamıştım…


Son anda sesimi kısarak etraftan gelen seslere kulak kesmiş ve olabildiğince sessiz hareket ederek saklanmayı başarmıştım. Etrafta dolanan ayak seslerinin çokluğu grup olduklarını belli ediyordu. Konuşmalarını zor duyduğum kişilerin aksağanından anladığım kadarı ile Kuzey Koreli olmadıklarını anlayabiliyordum.


Dilimizi konuşmalarına rağmen konuştuklarını zor anlıyordum. Zaman ne kadar da çabuk geçiyordu. Güneş gökyüzünden çekilmek üzere olmasına rağmen ben hala yiyecek hiç bir şey bulamamıştım…


Vücudumun titremesi soğuktan değil açlıktan olması daha çok bedenimi sarsıyordu. Orman geceleri oldukça ürkütücü sesler çıkarıyordu. İşte yine uyuyan doğa uyanmış, ürkütücü sesler yine kulaklarımı tırmalıyordu. Ne yapabilirdim ki? Bu saatten sonra geriye dönersem kesin ölüm fermanımı imzalarlar. Bunu yapamazdım, asla geri dönemem.


Ormanda ölmek, kendi ayağım ile ölüme gitmekten daha iyiydi. En azından ömür boyu esir hayatı yaşamak zorunda kalmayacaktım…


Hızlı adımlar ile karanlık ormandan çıkmaya çalışırken dün gece ki ay ışığının beni terk etmesi ile önümü göremez durumda dal parçalarına daha şiddetli çarpıyor ve daha çok canım yanmasına rağmen kesinlikle pes etmeyeceğime kendimi inandırmıştım.



Etraftan gelen ürkütücü kuş sesleri ile koşarak kaçmaya çalışırken yine kalbimin teklediğini hissetmeye başlamış ama daha çok koşmaya başlamıştım. Nefesimin kesilmesi ile koca bir ağacın gövdesine yaslanarak güç toplamak istediğimde ensemde hissettiğim ılık rüzgarın beni gıdıklaması ile arkamı dönmek istemiştim. Sanki ensemdeki bu farklı his rüzgar değil de bir nefesti.


Heyecandan kalbim durmak üzere idi. Arkama bakmaya korkuyor başımı çevirip çevirmemekte kararsız bir şekilde nefesimi tutmaya çalışıyordum.


Nefes ile birlikte duyduğum birkaç hırlama sesi kalp atışlarımı daha da hızlandırmıştı. Ne kadar korksam da bununa baş etmem gerekiyordu.


Korkulu bakışlar ile arkamı döndüğümde ise bana doğrultulmuş, parlak bir çift göz, parlak beyaz dişler ve ağzından sarkan kocaman bir dil görmüştüm. Sanki ağzını açsa beni içine alacak kadar büyük bir gövdeye sahip olan bu hayvan avını yakalamış bir avcının mutluluğu içinde hırlamasını daha da arttırmıştı.


Galiba bu kez ölmüştüm. Son gördüğüm şey bu yaratık olacaktı ve beni parçalamasını görmek istemiyordum. Koş Eun diyen iç sesime kulak vererek ters yönde koşmaya başlamıştım… Kurt ulumaları ile çığlık atmaya başlasam da ne kadar kaçmak için çabalasam da artık bir önemi yoktu.


Ben bu gecenin yemeği olmak için bir gece daha yaşamıştım ve bu hayatımın en korkunç ölümü olacaktı.


Nefesim kesilmişti artık kaçacak yer kalmadığında bana doğru yaklaşan parlak dişler ile gözlerimi artık kapatmanın zamanı gelmişti.


Elveda özgürlüğüm ve elveda hayat…

~~~~~~~~~~~~~~

Arkadaşlar nasıl buldunuz, Umarım hoşunuza gider... Bu hikayenin her gün yb gönderemeyebilirim bu arada...Sad( Yorum istiyorum..Smile)
clock02-29-2012, 12:53 AM
Yorum: #2
Okuduğum bazı yazarlardan bile güzel yazıyorsun. Bu hikayeni de takip edicem ellerine sağlık. Big Grin
clock02-29-2012, 12:59 AM
Yorum: #3
teşekkürler canım çok sevindim beğenmene..Smile)
clock03-01-2012, 01:13 AM
Yorum: #4
güzel bir hikaye daha başladı takipçinim. gözlerim bozulmaz inşş.Tongue fiyting mermarid
clock03-01-2012, 02:00 AM
Yorum: #5
vakit bulunca okuyacağım yeni hikayende başarılar dilerim Smile
clock03-01-2012, 02:19 AM
Yorum: #6
hıkayen çok güzel benı çok etkiledi ellerine saglık canımAngelWinkAngel
clock03-01-2012, 03:01 AM
Yorum: #7
(02-29-2012 12:53 AM)ilazra Nickli Kullanıcıdan Alıntı:  Okuduğum bazı yazarlardan bile güzel yazıyorsun. Bu hikayeni de takip edicem ellerine sağlık. Big Grin

(03-01-2012 01:13 AM)zgns Nickli Kullanıcıdan Alıntı:  güzel bir hikaye daha başladı takipçinim. gözlerim bozulmaz inşş.Tongue fiyting mermarid

(03-01-2012 02:00 AM)Carpathia Nickli Kullanıcıdan Alıntı:  vakit bulunca okuyacağım yeni hikayende başarılar dilerim Smile

(03-01-2012 02:19 AM)lalezar Nickli Kullanıcıdan Alıntı:  hıkayen çok güzel benı çok etkiledi ellerine saglık canımAngelWinkAngel

Çok teşekkür ederim arkadaşlar özelikle sana Burak senin yorumun beni çok mutlu etti...Smile) Yeni bölümü yarın yayımlayacağım bu arada..Smile)
clock03-01-2012, 11:47 AM
Yorum: #8
inşş devam edicen hadi bakalım takipteyim mermarid Wink
clock03-01-2012, 07:11 PM
Yorum: #9
çok güzel olmuş her zamanki gibi unni
clock03-01-2012, 07:33 PM
Yorum: #10
[Resim: 408731_223540371062496_113902662026268_4...9294_n.jpg]


Arazimdeki yabancı!

Yazar: Mermarid
Karakterler: Jun Ki (erkek karakter), Eun Hye (kız karakter), Paçalı (köpek), Song Tea Joo (avcı), Park Mina (Eun un annesi), Seo Ji ( Eun un arkadaşı), Woo Jun (Jun Ki nin arkadaşı)… Diğer karakterler eklenecektir…

2. Bölüm…

Nefesim kesilmişti artık kaçacak yer kalmadığında bana doğru yaklaşan parlak dişler ile gözlerimi artık kapatmanın zamanı
geldiğini hissettim.

Elveda özgürlüğüm ve elveda hayat…

Etrafımdaki sesler çoğaldıkça kapalı gözlerimi daha sıkı kapatıyordum. Muhteşem bir ziyafeti çekeceklerdi az sonra. İçim ürperiyordu. Annecim beni neden doğurduğunu merak ediyorum.

Neden ben olmak zorundayım ki? İsyan etmek değil amacım ama arkadaşıma bile veda edemeden bu dünyadan göçüp gideceğim. Vücudumda dolanan hayvan nefesi tüm bedenimin daha da taş kesilmesine neden oluyordu.


Neden ben olmak zorundayım? Sürekli beynimde yankılanan bu soruya cevap bulamıyordum.Çok mu şey istemiştim bu dünyadan ki? Sadece insan gibi yaşamak istemiştim. Eğer bir yanaşmanın kızı olarak doğarsanız bu dünya bile size küser. Verdiği hayatı almak için her şeyi yapabilir. Neden bende normal insanlar gibi bir hayat yaşayamadım ki?

Çok mu şey istedim? Küçük bir ev ve sıcak bir yuvadan başka…

Ama şuanda bunların hiçbir önemi yoktu.

Sevgili arkadaşım Seo Ji, beni affet.

Annecim beni affet…

Lütfen beni bağışlayın, ben sadece insan gibi yaşamak istemiştim. Bir mal gibi, esir gibi yaşamak istemedim…


Bedenime dokunulduğun hissedebiliyorum. Nefes alınışları bana yaklaştıkça daha da hızlanıyordu. Elveda dünya…
Bedenim yok olsa da ruhumu benim bu halde olamama neden olanların başına salacağım (hehehe) neler oluyor…

Annecim neredesin? Hani beni yalnız bırakmayacaktın?

Neden beni bıraktın?

Öldüm mü acaba?

Birde yağmur mu?

Neden bunlar benim başıma geliyor ki. Sanki hiç sorunum yokmuş gibi birde yağmur yağmaya başladı. Artık iyice düşüncelerimde saçmalamaya başlamış sürekli aynı şeyleri tekrarlar olmuştum.


Afiyet olsun çocuklar taze et yemek üzeresiniz üstelik yağmur altında. Hayatım nasılda boş geçmişti. Bunca yıldır buyrularak yaşadığım acı yetmiyormuş gibi birde yabani hayvanlara yem olacaktım. Etrafımda ki hırıltı sesleri gittikçe çoğalıyordu.

Gözlerimi açmıyor nefesimi tutmak için çaba harcıyordum. Belki ölü olursam bana dokunmazlardı diye ama ne mümkün. Vahşi doğanın bana bir gafleti daha işte gerçekleşiyordu.

Garip olan bir şey var. Neden yağmur sadece yüzümü
ıslatıyor. Bedenim kup kuru… Korku ile gözlerimi aralamaya başlamıştım. Gözlerimi tam olarak açtığımda ise tam karşımda elindeki sürahi ile yüzüme su döken ve bana bakan siyah bir çift göz bulmuştum.


Etrafıma bakındığımda küçük bir kulübe de olduğumu fark etmem uzun sürmemişti. Tahta kulübenin içinde ne tek ne de çift kişilik olan orta büyüklükte eski bir yatak vardı. Tam ortada tahta bir masa ve duvara monte edilmiş kap çanakların bulunduğu raflar bulunuyordu.

Sobanın üzerinde kaynayan suyu fark edince duraksamıştım. Karşımda ki kişi, uzun boylu siyah gözlü, siyah saçlı ve oldukça yakışıklı bir adamdı. Ama ben buraya nasıl gelmiştim. Köylüler gibi giyinen adam bana bakarak…

- Bir an uyanmayacaksın sandım. Kış uykusuna mı yattın? “Adamın aksağanı farklıydı. Onun sözlerine karşılık sadece ağzımda”

- Ben neredeyim?

- Nerede olduğunu bilmiyor musun? Ormandasın tabiî ki
de…

- O kadarını biliyorum, sadece neredeyim ve sen kimsin?

- Bunu ben sormalıyım. Benim arazime izinsiz giren sensin?

- Arazine mi? Bu arazi senin değil… “Eun birden duraksamıştı. Kimliğini belli etmemeliydi. Karşısında duran adam, az önce yüzüne su döktüğü sürahiyi kulübenin ortasında ki tahta masaya bırakmış ve masanın üzerinde ki bıçağı alarak bana bakıyordu.

Yattığım yerden kalkarak kapıya koşup oradan çıkmak istemiştim ama kapının kilitli olması ile duvar dibine geçerek oturmuş ve korku ile adama bakmaya başlamıştım. İçimden elindeki bıçağa bakarak bana yapabileceklerini tahmin etmeye çalışıyordum.

Bıçağı dudaklarının arasına alan adam korkudan gözlerimin kapanmasına neden olmuştu. Tekrar gözlerimi açtığımda alaycı bakışlarını üzerimde gezdiren adamdan korkmaya başlamıştım. Kendime lanetler yağdırıyordum… Bu yabancı adamın bana yapacaklarını gözlerimin önüne getirmeye çalışıyordum.

Gözlerimi kapattım ve elinde bıçak olan adamın boğazıma bıçağını dayadığını, ya bıçağı dayayarak tecavüze yeltenirse, ya beni öldürürse, aklıma gelebilecek en kötüsünü düşünmeye devam ederken keşke yabani hayvanlar beni parçalasaydı diye düşünmeden edemiyordum.


Ürpererek gözlerimi açtığım da ise adamın bana doğru yaklaştığını görmüş ve sıkıca gözlerimi yummuş, kollarımı birleştirerek iyice duvar dibine çömelmiştim. Bağırmak çığlık atmak istiyor ancak sesimin çıkmadığını hissetmiştim. Bana doğru gelen ayak seslerini tahtaların gıcırtısından duyabiliyordum.

Çok yaklaşmıştı. Gözlerimi sıkıca kapatmıştım. Nefesini yüzümde hissedebiliyordum. Neler oluyor bu nasıl bir fantezidir. Yüzümü yalamaya başladı… Hayır bu olmasın lütfen, nasıl bir insan yüz yalar… Lütfen Allah’ım beni kurtar.


Daha şiddetli ve istekli yüzümü yalamaya devam ediyordu. Midem allak bullak olmuştu. Zaten boş olan midem şuanda kusma derecesinde acı çekiyordu. Daha fazla dayanamayacaktım.

Son kalan gücüm ile “Yeter” diye bağırarak elim ile onu sert bir şekilde itmiş ve şiddet ile gözlerimi açtığımda ise bir elinde bıçak, diğer elinde meyve olan adam şaşkın gözleri ile bana bakıyordu.


Henüz ağzına attığı elma parçasının yarısı ağzından dışa kalmış bir şekilde olan adam tek hamlede içine çektiği meyve ile bana şaşkın bakmaya devam ediyordu. Birden bana bakarak…


- Orada daha ne kadar oturmayı planlıyorsun?

- Sen ne yaptığını sanıyorsun sapık? “bakışları iyice büyüyen adam sadece bana”

- Anlamadım?

- Az önce yaptığın iğrençlikten bahsediyorum…

- Ben bir şey yapmadım ama köpeğimi öyle fırlattığın için özür dilemelisin.

- Köpek mi? “Adamın bacaklarının arasından korkulu gözler ile bana bakan köpeği görünce kısa çaplı bir çığlık atmıştım… Koca dişlerinin arasından büyük dilini çıkarmış yalanan köpek ormanda gördüğüm köpeğin aynısı idi.

- Seni bekliyoruz…

- Anlamadım?

- Köpeğimden özür dile…

- Ne?

- Duydun, benim köpeğim çok hassastır ve hemen sevilmediğini hisseder. Eğer başını okşamazsan sana yapacaklarının önüne geçemem. Ayrıca bir suçu yoktu sadece uyuduğunu düşünüp uyandırmak istemişti.

- Sen gerçekten köpekten özür dilememi mi istiyorsun?

- Evet, bunda garip olan ne?

- O bir köpek…

- Paçalı oğlum onu sana bırakmamı ister misin? “Elindeki bıçağı oturduğu yerden elinde çevirerek köpeğine sorduğu sorudan hiçbir şey anlamamış gibi boş boş bakıyordum.

Köpek birden uluyunca korkudan yine duvar dibine çökmüştüm. O ise hala köpeği ile konuşuyordu.”

- Hadi oğlum paçalı, bu kez orman cadısını bağışla…

- Orman cadısı mı?

- Evet, seni ormanda bulduğumuza göre sana bu adı vermeyi uygun gördük…

- Benim bir adım var…

- Öyle mi neymiş o ad?

- Eun Hye, ya senin bir adın var mı dağ adamı?

- Dağ adamı mı?

- Evet dağda yaşadığına göre…

- Benim adım Jun Ki… “gözlerimiz birbirine kilitlenmişti. Issız bir ormanda ikimizi ne bekliyordu tahmin bile edemiyordum. Ama bildiğim tek şey aksağanı bozuk bu adamın elinden kurtulmalıydım…

```````````````


bazen kendime şaşıyorum valla ne düşünerek yazıyorum diye...Smile)








Yararlı linkler: KT Kuralları, Kore, Kore Dizileri, izle

Deneme bonusu - bahisnow - casinoslot - deneme bonusu - deneme bonusu veren siteler
melbet - dinamobet - süpertotobet - betsmove - casino siteleri - hansenmedical.com
casinoproffen.com - favorislot - https://www.phillwebb.net - aseansec.org


Site içerik sağlayıcı: Koreanturk.com (Official)