Görüntüleme Tercihi Konu Görünümü | Tam Görünüm
Arazimdeki Yabancı..."Hikaye"


clock03-04-2012, 01:54 AM
Yorum: #11
neden yb okunmadı arkadaşlar beğenmediniz miSad( ?
clock03-04-2012, 02:10 AM
Yorum: #12
hikaye iyi gidiyor.notuna epeyi güldüm fantezilerini öğreneceğiz galiba bakalım görelimSmile
clock03-04-2012, 10:18 AM
Yorum: #13
(03-01-2012 01:13 AM)zgns Nickli Kullanıcıdan Alıntı:  güzel bir hikaye daha başladı takipçinim. gözlerim bozulmaz inşş.Tongue fiyting mermarid
clock03-04-2012, 01:11 PM
Yorum: #14
Gerçekten en beğendiğim hikayeler arasında ben bu hikayeyi anime olarak düşünüyorum gerçekten anime olarak çok izlenirdi Smile
clock03-05-2012, 03:06 AM
Yorum: #15
(03-04-2012 02:10 AM)zgns Nickli Kullanıcıdan Alıntı:  hikaye iyi gidiyor.notuna epeyi güldüm fantezilerini öğreneceğiz galiba bakalım görelimSmile

(03-04-2012 10:18 AM)jessica.kyuhyun Nickli Kullanıcıdan Alıntı:  
(03-01-2012 01:13 AM)zgns Nickli Kullanıcıdan Alıntı:  güzel bir hikaye daha başladı takipçinim. gözlerim bozulmaz inşş.Tongue fiyting mermarid

(03-04-2012 01:11 PM)beyzayda Nickli Kullanıcıdan Alıntı:  Gerçekten en beğendiğim hikayeler arasında ben bu hikayeyi anime olarak düşünüyorum gerçekten anime olarak çok izlenirdi Smile


Teşekkürler arkadaşlar Anime mi ... Çok hoş olurdu gerçekten ya..Smile)
clock03-05-2012, 03:24 AM
Yorum: #16
Arazimdeki yabancı!

Yazar: Mermarid

Karakterler: Jun Ki (erkek karakter), Eun Hye (kız karakter), Paçalı (köpek), Song Tea Joo (avcı), Park Mina (Eun un annesi), Seo Ji ( Eun un arkadaşı), Woo Jun (Jun Ki nin arkadaşı)… Diğer karakterler eklenecektir…


3.Bölüm


“Gözlerimiz birbirine kilitlenmişti. Issız bir ormanda ikimizi ne bekliyordu tahmin bile edemiyordum. Ama bildiğim tek şey aksağanı bozuk bu adamın elinden kurtulmalıydım…
Ama önce iki gündür doyurmadığım karnıma bir şeyler koymak zorundaydım. Ayağa kalkarak bana bakan iki çift göze aldırış etmeden masaya yaklaşmıştım. Bana bakan Jun Ki ne yaptığımı anlamış olacak ki bana…

- Bir şey mi arıyorsun?

- Evet yiyecek her hangi bir şey.

- Yemek yok.

- Ne.

- Eğer yemek istiyorsan, pişirip yiyeceksin.

- Ama ben yemek yapmasını bilmem ki. “Eun birden ağzını kapatmıştı. Evet yemek yapmasını bilmiyordu çünkü o kadar büyük bir nefreti vardı ki onu mutfaktan uzak tutup sürekli ayak işlerini yaptırıyorlardı. Jun Ki bana bakarak”

- Nasıl bi kadın yemek yapmayı bilmez. Siz Kuzeyliler çok beceriksizsiniz.

- Yah sen kim oluyorsun da benim insanlarıma hakaret ediyorsun?

- Sadece gerçeği söylüyorum. Tamda bu sırada dışarıdan gelen ses ile ürkmüş Jun un arkasına geçmiştim. Ceketini sıkıca kavradığım elimi gevşeterek”

- Sen neden kaçıyorsun?

- Kaçtığımı kim söyledi. Ben sadece nerede olduğumu bilmiyorum.

- Sana söyledim benim topraklarımdasın.

- Sana söyledim burası senin toprağın değil.

- Sen nerede olduğunu bile bilmezken nasıl bundan emin
olabiliyorsun? “Jun kapıya yöneldiğinde hızla ceketini
çekmiştim. Sinir ile bağırarak”

- Neden böyle davranıyorsun o gelen benim arkadaşım. “Kapıyı açtıktan sonra içeriye hızla giren Jun un yaşlarında kumral biri girmişti. Bana bakınca az önce Jun ile ilgili düşüncelerim belirmişti gözümde. Bana yapabileceklerini tahmin bile edemiyordum.


Üstelik onlar iki kişi bense tek kişiydim. Birden bacağımda hissettiğim bir temas ile çığlık atmış ve bütün gözleri üzerime çekmiştim. Bana daha dikkatli bakan adam Jun a dönerek”

- Nereden buldun bu orman perisini?

- Orman perisi mi? Bence orman cadısı deseydin daha
doğru olurdu. “adam bana gülümseyerek yaklaşmış ve elini uzatarak”

- Merhaba ben Woo Jun, Jun Kinin arkadaşıyım. “Jun a göre daha kibardı. Tam ona elimi uzatacağım sırada köpeğin havlaması ile korkmuştum. Jun birden gülerek Woo Jun u uyarmıştı”

- Dikkat et dostum, paçalı onu kendine seçti. Yanına yaklaşabileceğini sanmıyorum.

- Benim şansım olsaydı zaten. “İkisi de gülüyordu. Bunlar nasıl konuşuyor böyle. Beni bir köpek ile eş değer tutuyorlardı. Artık dayanamayarak Jun a sert çıkışmıştım”

- Ben açım. Bana yemek ver.

- Senin hizmetçin yok burada git kendin yap.

- Sana yapamadığımı söylemiştim.

- Öğrenmenin yaşı yoktur canım. Şimdiden başla. Ben yemek yapamayan bir kadını evimde istemem.

- Ne.. “Bu adamın aklından ne geçiyordu. Birden Woo
nun sözleri ile beynimden vuruluşa dönmüştüm. Bu nasıl bir kaderdi?”

- Ne düşünüyorsun Jun, yoksa falcının sana bahsettiği eşinin bu kadın olduğunu mu?

- Galiba öyle, benim şansıma da bu düştü. “Bana bakarak konuşmasına devam ediyordu” En kısa sürede yemek yapmayı öğrensen iyi edersin.

- Siz ne saçmalıyorsunuz?

- Yenge yemeklerini yemek için sabırsızlanıyorum.

- Yenge mi? “Köpek havlamaya başlamıştı. Ben nereye
düştüm böyle, hayır bu olamazdı. Kaçarken daha beterine rastlamıştım.”

- Bu seferlik benden olsun hadi yemeği ben hazırlayayım ama yarın sen hazırlarsın.

- Bu asla olmayacak. “köşe başında oturmuştum. Jun un yemek hazırlamasını izliyordum. Gece iyice bastırmıştı ve bu küçük kulübe de sadece bir tane yatak vardı. Aklımda ki düşünceleri kovarken birden duvarda duran av tüfeğini gözüme kestirmiştim.


Belki yemek yapamıyordum ama iyi silah kullanıyordum. Hızla yerimden doğrulurken bana şaşkın ifade ile bakıyorlardı. Ağır adımlar ile silahın asıldığı duvara yaklaşarak Jun un yaptığı yemeğin hazır olduğunu anlayınca birden elime kaptığım tüfeği onlara doru tutmuştum. Jun Ki şaşkın bakışlar ile ve bir o kadar sakin ses tonu ile..

- Sen ne yaptığını sanıyorsun?

- Asıl siz ne saçmalıyorsunuz? Şu falcı saçmalığı da nedir?

- O sadece bir fal işte neden bu kadar abartıyorsun?

- Siz benim hayatım hakkında konuşuyorsunuz. Herkes
benim hayatım hakkında konuşuyor. Bundan artık çok
sıkıldım.

- Hadi ama onu kullanabilir misin?

- Emin ol kullanırım.

- Elindekinin nasıl bir etki yarattığından haberin yok bırak onu.

- Bana yaklaşayım deme, ateş etmekten kendimi alıkoymam. Zaten tüm hayatım bitti bunu yapmakta çekinmem. Şimdi ikiniz de dışarı.

- Ne?

- Suydunuz dışarı. “Jun gülmeye başlamışı. Galiba
kullanabileceğimden emin değildi ve bunu onlara göstermek zorundaydım. Tetiği çekerek ateş aldığında ben hala yerimde sarsılmadan duruyordum. Çiftenin sarsıntısı oldukça iyiydi. İlk ateş ettiğim an gelmişti aklıma.


Karşımda hedef olarak babamın başı dururken ateş ettiğim çifte beni metrelerce geri fırlatmıştı. Korku ile bana bakan Jun ve Woo hızlı adımlar ile dışarıya çıkarken paçalıya seslenerek yanıma çağırmıştım. Köpek sanki beni yıllardır tanıyormuş gibi hemen bacaklarıma dolanmıştı.


Kapıyı arkalarından kilitlerken yemeğimi yemeye başlamıştım. Oldukça güzeldi ve içeriden dışarıdaki Jun a bağırarak teşekkür ediyordum.

- Teşekkürler orman adamı…

- Boğazında kalsın orman cadısı.

- Teşekkürler çok güzel olmuş ama az olmuş. Dışarıdan
fısıltıları duyabiliyordum. Ne konuştuklarını duymak istesem de o kadar yorulmuştum ki kendimi hemen uykuya teslim etmiştim. Paçalı da yanımda uzanarak beni koruyordu. Bir an onun yüzümü yalayışını hatırladım.


Onu fırlattığım için özür dilediğimde ise yine yüzümü yalamaya başlamıştı. Bu köpekte bir sorun olmalı. Uymaya devam ederek sabah buradan nasıl kaçabilirim diye rüyalar görmek istiyordum. Ürkütücü kuş seslerini artık duymamak beni rahatlatmıştı.


Sabaha karşı gözlerimi açtığımda yaşadığım şok ile nefes alamaz bir hale gelmiştim. Sesimin çıktığı kadar çığlık atmak ve bu duruma bir son vermek istiyordum. Bedende hissettiğim kolların köpeğe ait olmasının mümkünatı yoktu.


Elimi üzerimdeki kolda gezinirken köpeğin tüylerini okşamak istemiştim ama birden elimle çektiğim kol kıllarının sahibi müthiş bir çığlık attığında ben de ona eşlik ediyordum. Birden ağzımı kapatarak susmamı söyleyen kişiye başımı evet dercesine salladığımda arkamı dönmeden söylediğim tek şey

“Sen kimsin olmuştu”….

***************

Yorum ve beğeni bekliyorum arkadaşlar...Smile)
clock03-05-2012, 05:04 PM
Yorum: #17
Güzel bölüm olmuş seni sıkmak gibi olmasın ama yeni bölüm geç kalmasın lütfen çok merak ediyorum yeni bölümü Big Grin
clock03-06-2012, 11:18 PM
Yorum: #18
ellerıne yüregine saglık hıkayenın her bölümünü
begenerek okuyorum devamını beklıyorum canım
teşekkürlerWinkAngelAngel
clock03-07-2012, 12:48 AM
Yorum: #19
giderek ilginçleşmeye başladı devamını merakla bekliyorum.
clock03-07-2012, 11:45 PM
Yorum: #20
[Resim: 383750_224827550933778_113902662026268_4...3274_n.jpg]

Arazimdeki yabancı!


Yazar: Mermarid

Karakterler: Jun Ki (erkek karakter), Eun Hye (kız karakter), Paçalı (köpek), Song Tea Joo (avcı), Park Mina (Eun un annesi), Seo Ji ( Eun un arkadaşı), Woo Jun (Jun Ki nin arkadaşı)… Diğer karakterler eklenecektir…

4.Bölüm

Sabaha karşı gözlerimi açtığımda yaşadığım şok ile nefes alamaz bir hale gelmiştim. Sesimin çıktığı kadar çığlık atmak ve bu duruma bir son vermek istiyordum. Bedende hissettiğim kolların köpeğe ait olmasının mümkünatı yoktu.


Elimi üzerimdeki kolda gezinirken köpeğin tüylerini okşamak istemiştim ama birden elimle çektiğim kol kıllarının sahibi müthiş bir çığlık attığında ben de ona eşlik ediyordum. Birden ağzımı kapatarak susmamı söyleyen kişiye başımı evet dercesine salladığımda arkamı dönmeden söylediğim tek şey

“Sen kimsin olmuştu”…


Hızla arkamı döndüğümde ise yanımda yatan kişinin Jun dan başkası olmadığını görünce birden sinir katsayım tavan yapmıştı. Olabildiğince sesimi yükselterek…


— Sen buraya nasıl girdin? Ne cüret ile benimle birlikte uyursun?

— Nerede uyumam gerekiyordu? Göründüğü gibi tek yatak var.

— Özrü kabahatinden büyük. Sen nasıl girdin içeri?

— Paçalı aldı beni içeriye.

— Paçalı mı? Ama kapıyı kilitlemiştim ben.

— Kapı sadece içerden değil, dışarıdan da açılıyor canım.


“Paçalıya ters ters bakmaya başlamıştım. Köpek olmasına rağmen anlamış gibi Jun u arkasına saklanarak arada başını çıkararak bana bakıyordu. Sabah olmuştu. Hızla yerimden kalkarak kapıya yönelmiştim.

— Aptal arkadaşın nerede?

— O evine gitti.

— Onun bir evi var ve sen burada mı yaşıyorsun?

— Evet burası da benim evim.

— Sen buna ev mi diyorsun?

— Beğenmediysen gidebilirsin ama sana söylemem
gereken bir şey var.

— Ne söyleyeceksin ki?

— Ormanın ortasındasın ve kaybolman kaçınılmaz.

— Bu umurumda değil, sadece gitmek istiyorum.

— Tamam ama sen nerede olduğunu biliyor musun?
“Yatakta oturur pozisyonunu almış ve az önce kopardığım kol kıllarını ovalayarak imalı bir şekilde bana bakıyordu. Bir şeyler sakladığı belli oluyordu ama onun oyununa gelmeyecektim. Bana bakarak” Canımı ne kadar yaktığını biliyor musun? Senin şu tırnaklarını kesmemiz lazım.

— İyice saçmaladığının farkında mısın? Ben gidiyorum.

— İyi gidebilirsin, ama ülkeye kaçak giren biri tutuklanıp
sınır dışı yapılır.

— Kaçak mı? Ne kaçağı, burası benim ülkem.

— Sen nerede olduğunu biliyor musun ki? “Neden bunu söylemişti ki? Kuzey Koreyi terk etmiş olamam. Bu imkansız.”

— Yalan söylüyorsun.

— Sence ben ne vatandaşıyım?

— Komik aksağanına bakarsak Güney Koreli olmalısın. Ama benim ülkemde de yaşayan Koreliler var.

— Komik aksağan mı? “Gülmeye başlamıştı. Sinirleneceğini düşünmüştüm ama bana bakarak gülüyor yatağa eli ile vurarak paçalıya” Duydun mu oğlum, bana komik aksağanlı dedi. Kendi konuşmasının farkında bile değil anlaşılan.

— Ne varmış benim konuşmama da?

— Bir kere çok cırtlak bir sesin var ve kulak tırmalıyorsun.
Ve evet şuanda Güney Kore desin ve burada kaçaksın. Askerler tarafından yakalanırsan kaçak düşman olarak tutuklanır ve köle olarak yaşamaya başlarsın.

— Yalan söylüyorsun. Sınırı geçmiş olamam. “En son atın üzerinde ormana girdiğimi hatırlamıştım. Peşimde ki atlıları ormanda atlatmıştım. Köpekleri peşime saldıklarında ise atı bırakarak nehri geçmiş ve yürümeye devam etmişti. Yine de sınırı geçmiş olamazdım. Bunda bir yanlış anlaşılma vardı.”

— İstersen gidebilirsin, ama ormanda yabani hayvandan çok yabani avcı vardır. Mutlaka birilerine yakalanırsın.

— Avcı mı?

— Evet ödül avcıları. Eğer seni yakalarsalar satmak için tereddüt etmezler.

— Hiç olmazsa senden kurtulurum. “Tam da bu sırada kapıyı açıp gidecektim ki paçalı yanıma gelerek etrafımda dolanmaya başlamıştı. Ona sert bakarak” Sana çok kızdım paçalı, şimdi git yanımdan. Onu nasıl içeri alırsın?” Köpek havlamaya başlamıştı.


Jun un bakışları arasında kulübeden çıkmış ve etrafıma bakındığımda dışarıda küçük bir bahçe ve ekilmiş ekinler gördüm. Galiba burada hayat böyle sürüyordu. Ekip biçtikleri şeyleri yiyorlardı. Korkuyordum ama bu beni durduramazdı.


Kaçmıştım ama yanlış yere kaçmıştım. En son gelmek istediğim ülkede olmak huzursuz olmama neden oluyordu. Burası onun ülkesiydi ve benim sıcak evimden ayrılmama neden olan kişi ile aynı topraklarda bulunmak işkence gibiydi.


Hızlı adımlar ile kulübeden uzaklaşırken nereye gideceğimi bilmeden yürümeye devam ediyordum. Büyük bir dere kenarına geldiğimde dinlenmek için durmuş ve su içerek yürümeye devam etmiştim. Gün boyu yürümeme rağmen neden sürekli daire çiziyormuşum gibi geliyordu? Aldırış etmeden yürümeye devam ettim.


Bir süre sonra kurt seslerini duymaya başlamıştım. Ormanda gezinen birkaç adamı fark edince ağaca çıkmış ve konuşmalarını dinlemiştim. Lanet olsun bunlar ödül avcılarıydı ve bulmaları gereken biri hakkında konuşuyorlardı. Anlaşılan benim gibi kaçan bir kız daha vardı ve bu kız için üzülmeye başlamıştım.


Bir kez daha babama lanet okumaya başlamıştım. Birkaç dakika sonra yaktıkları ateşi söndürmeden oradan uzaklaşmışlardı. İşte fırsat diyerek hala közleri bulunan ateşi körükleyerek büyütmüştüm. En azından bu gece burada kalabilirdim. Ama ormandan gelen ürkütücü sesler ile korkum yine yüreğimi kaplamıştı. Paçalının yanımda olmasını ne kadar da isterdim. Ama yoktu ve o lanet herife ait bir hayvandı.

Acaba kulübeden ayrılmak ile hata mı yapmıştım.

Çok yorgundum. Gün boyu yürümek bedenim yorgun düşmüştü. Ateşe odun atarak ağacın altına geçmiş ve uymaya çalışmıştım. Her gözümü kapattığımda duyduğum sesler ile korkup geri açıyordum. Ama sonunda yorgunluğuma yenik düşmüş olacağım ki gözlerimi başucumda ki bir hırlama sesi ile açmıştım.

Sevinerek açtığım gözlerimi dehşet ile daha da büyütmüştüm. Tam karşımda bana yalanarak bakan bir kurt vardı. Kıpırdayamıyordum. Sesim çıkmıyordu. İşte şimdi bittin kızım diye düşünürken kurt daha da yaklaşıyordu. Ağzını kocaman açarak ağzından akan salyaları ile bana gözlerini dikmişti.


Ateşin sönmesi ile bana yaklaşmış olmalıydı. Kurtlar ateşten korkardı ama neden bunu düşünememiştim. Ateş sönmüştü ve bu tamamen benim düşüncesizliğimden kaynaklanmıştı.


Yinede sonucu böyle olmamalıydı. Titrek sesim ile kurt ile konuşmaya başlamıştım. “bak güzel hayvan, şimdi beni bırak.

Bak bana ben çok zayıfım. Dişlerini kirletmene değmem. Yalvarırım beni yeme” İyice saçmalamaya başlamıştım. Korku bir hayvana laf anlatma çılgınlığına kadar beni şaşırtmıştı.


İyice üzerime doğru gelen kurt birden ulumaya başlamıştı. Bense onu sanki beni anlaması için zorluyormuş gibi konuşmama devam ediyordum. Uluması bütün zihnimi boşaltmıştı. Sadece arkadaşlarını çağırdığını düşünmüştüm.


Hızla yerinden zıpladığında öldüğümü düşünerek gözlerimi yummuştum. Ama bana bir şey olmamıştı ama neden? Gözlerimi açtığımda ise sevinç çığlıkları atıyordum. Bu paçalıydı ve kurt ile kavga ediyordu. Birden kendimi köpek dövüşü izleyen adamlar gibi hissederek bağırmaya başladım.

”Hadi oğlum, hadi paçalı, yakala oğlum” diye çığlıklar atıyordum. Birden kurt korkmuş olacak ki hızla yanımızdan ayrılmıştı. Ormanın derinliklerine doğru koşarken ben sevinç çığlıkları ile paçalıya sarılmıştım. Birden yüzümü yalamaya başlayan paçalı bütün şevkimi kırmıştı. Bundan hiç hoşlanmıyordum. Yapış yapış yüzümü ıslatmıştı.


Dayanamayarak “Oğlum nasıl bir hayvansın sen, sapık mısın sen? Neden sürekli yüzümü yalıyorsun” dediğimde yanımdan uzaklaşarak ağacın dibine yatmış kafasını ayaklarının arasına almıştı. Bu hayvan beni şaşırtmayı her zaman başarıyordu.


Nasıl oluyor da bir insan gibi bütün söylediklerimi anlaya biliyordu. Birden dayanamayarak ona seslendim. “Paçalı, oğlum hadi gel. Bak özür dilerim” Kendime inanamıyorum artık hayvandan özür diliyordum. Ama garip olan ise özür dileyince dönüp bana bakmıştı. Gözlerimi kapatarak “Hadi gel kızmayacağım” dediğimde birden yüzümü yalamaya başlamıştı.


Bu nasıl bir hayvan zihniyetidir anlayamamıştım. Yüzümü yalamaktan hoşlanıyordu anlaşılan. Sahibine mi çekti acaba? Sahibi derken Jun nerede idi. Yoksa tek başına mı gelmişti benim yanıma. Bu daha iyiydi aslında. Sabaha kadar paçalıya sarılarak uyumuştum.

Sabah ise yine paçalının yüzümü iştah ile yalaması yüzünden uyanmıştım. Gözlerimi açmadan paçalının yüzüne dokunarak

“Hadi oğlum bırak da biraz uyuyayım”


“Çok uyudun zaten, uyan artık” diye bir ses duyunca birden

“Oğlum sen ne zaman konuşmaya başladım. Allah’ım kafayı yiyorum.

Köpek konuştu!

***************

Hikaye hakkında düşüncelernizi yazarsanız sevinirim..Smile)








Yararlı linkler: KT Kuralları, Kore, Kore Dizileri, izle

Deneme bonusu - bahisnow - casinoslot - deneme bonusu - deneme bonusu veren siteler
melbet - dinamobet - süpertotobet - betsmove - casino siteleri - hansenmedical.com
casinoproffen.com - favorislot - https://www.phillwebb.net - aseansec.org


Site içerik sağlayıcı: Koreanturk.com (Official)