Görüntüleme Tercihi Konu Görünümü | Tam Görünüm
"Adını Sen Koy"


clock01-12-2016, 09:13 PM
Yorum: #171
Kiz o kizil saçli kim ya nerden çikti Ruzgar akili çocuktur ben guveniyorum ama sumeye ben sana guvenmiyroum ne olacak X-D X-D X-D Ruzgar Isaya ne yapmis çok merak ediyorum. Isa son Eylule asik olacak simdiden acidim. Kuzum gerçeketn hayranlikla okudum ellerien saglik yb çabuk istiyorum timsahciklarimi yorma ama X-D X-D X-D
clock01-14-2016, 01:47 AM
Yorum: #172
Bu konu en son: 01-14-2016 tarihinde, saat: 11:32 PM düzenlenmiştir. Konuyu düzenleyen: GoodLuck
**
Herkes zamanı geri alabilmek ister.


Kimisi eski güzel günleri tekrar yaşayabilmek için...

Kimisi de yaptığı yanlışları düzeltebilmek için...


**

Keyifli okumalar Smile



Eylül~~

Rüzgar Efegil,koluna taktığı kızıl saçlı bir hatunla beraber gülüşerek muhabbet ediyordu. Boğazıma oturan yumru yüzünden yutkunamıyordum.Nefes alış verişlerim hızlandı ve o anda göz göze geldik.

Deniz mavisi gözlerle...

Bir zamanlar kelimelere ihtiyaç duymadan konuştuğumuz gözlerine baktım.Derin derin...

Ben bakardım,O anlardı; O bakardı,ben anlardım...

Gözlerinin aynasında gördüğüm,bana benzeyen ama bir o kadar da yabancı olana döktüm yüreğimde ağırlık yapan taşlarımı.Anlasın istedim,ama anlamadı.

**

Göz göze geldiğimiz saniyeler bana asılar gibi geldi.Asırlardır acı çekiyormuşum gibi...

Deniz mavisi gözleri önce beni baştan ayağı süzdü,sonra da koluna girdiğim adamı...

Ve sonrasında,avuçlarına yıllar önce bırakmış olduğum kalbimi paramparça eden hareketi geldi.

Her şey normalmiş gibi,olması gereken buymuş gibi,bir hiçmişim gibi gözlerini üzerimden çekti ve yanında ki kızılla gülerek muhabbet etmeye devam etti.

Ölüyorum sandım.Aldığım nefes yaktı canımı.Kendimi hiçbir zaman bu kadar 'hiç' hissetmemiştim.

Ne kadar da garipti.Bir bakışıyla dünyanın en değerli insanı gibi hissettiren gözler,bir bakışıyla da yerle bir ediyordu tüm benliğimi.

Ruhumun enkazı altında boğulmak üzereyken,İsa'nın sanki çok uzaklardan geliyormuş gibi gelen sesini duydum.

"Bizim için ayrılmış masa şu tarafta,gidelim mi?"

Dolan gözlerimi saklama gereği duymadan çevirdim bakışlarımı.

"Elbette."

Sağ tarafımızda kalan,sıralı masaların olduğu tarafa yürüdük kol kola.Adım attıkça varacağımız masa uzaklaşıyordu sanki bizden.
Üzerime çöken rehavet yüzünden doğru düzgün nefes alamıyordum.Nihayet bizim için ayrılan masaya geldiğimizde,İsa çevik bir hareketle kolumdan çıktı ve yan tarafımda duran sandalyeyi oturmam için çekti.
Teşekkür mahiyetinde yolladığım minik tebessümle oturdum ve tam karşıma oturmasını bekledim.
Katıldığımız açılış töreni,bir otele aitti.Ev sahipliğini ise kimin yaptığını sorma gereği bile duymamıştım ama şu an büyük bir merak duyuyordum bu konuya.

"Gerildin sanki biraz,iyi misin?"

İsa'nın sesiyle etrafı incelemeyi bırakıp O'na döndüm.Ya gerçekten ince düşünceliydi ya da çok iyi rol yapıyordu.
"Sorun yok,iyiyim ben." diyerek zoraki bir tebessüm yerleştirdim yüzüme.


"Mimiklerinden bile ne hissettiğini anlayacak kadar iyi tanıyorum seni Eylül,iyi değilsen gidebiliriz?"

Dikkatle incelediğim yüzünde,büyük bir ciddiyet vardı.Açıkçası bu fazlaca karıştırıyordu kafamı.


"Gerçekten iyiyim,sadece biraz kötü hissettim kendimi.Buraya geliş amacım gerçekleri görmek olsa da,galiba göreceğim gerçeklerden korkuyorum."

Sert çehresinde anlayışlı bir gülümseme belirdi.


"Bazı şeyleri duymak değil de görmek gerekiyor.Ne olursa olsun,bu gece buradan başı dik ayrılacaksın.Söz veriyorum."

İçimde oluşan güven duygusuyla gülümsedim,gerçek bir gülümsemeyle...

"Teşekkür ederim."

***
Hoş bir muhabbet eşliğinde yenilen yemeklerin ardından,sahne olarak dizayn edilmiş olan platforma birkaç insan çıktı.
Galiba canlı müzik yapacaklardı.
Yemek yiyeceğimiz esnada masamıza gelen bir çift ile muhabbet ederek yemiştik yemeklerimizi.3 yıllık evli olan bu çiftin aşkları gözlerinden belli oluyordu.Merve Hanım ve eşi Ali Bey gerçekten eğlenceli insanlardı.Kötü başlangıç yaptığım gece için fazlaca eğlenmiştim.
Şimdiyse Ali Bey ve İsa anladığım kadarıyla iş hakkında konuşurken biz de havadan sudan bahsediyorduk,ta ki Merve'nin kıkırdayarak sorduğu sorusuna kadar.


"Sana bakarken içi gidiyor,senin bir gözün Onda.Evlilik var mı ufukta?"

Daha bir yudum aldığım su boğazıma dizilip,kıpkırmızı etti beni.Girdiğim öksürük krizi nedeniyle,muhabbetleri yarım kalan beyler pür dikkat bana bakarken,Merve de sırtıma yavaş hareketlerle vuruyordu.

"Helal,helal.Ay ne dedim de şimdi kızarıp bozardın anlamadım ki?" diyerek söylenmeyi de eksik etmiyordu.

Zar zor kendime gelip,"Ben iyiyim,su genzime kaçtı sadece." diyerek gülümsemeye çalıştım.

İsa ise beni göz hapsine almış,iyi olup olmadığımdan emin olmak istiyor gibiydi.

"Dikkat etsene güzelim,korkuttun bizi." diyerek Ali Bey ile olan sohbetine devam etti.

Ben ise,az önce bana söylenen güzelim kelimesine mi yoksa sevgili sanılmamıza mı takılacağım konusunda kararsız kalmış vaziyetteydim.

Ortada büyük bir yanlış anlaşılma vardı ve,"Biz sadece arkadaşız," diyerek konuyu kapatmaya çalıştım. Merve de,muzip bir surat ifadesi takınsa da üstelemedi.

Tam ağzını açıp başka bir soru soracağı esnada,platforma çıkan genç bir adamın konuşmaya başlaması ile susmak zorunda kaldı.

"Çok değerli konuklarımız,bu akşamın müzik ziyafeti kısmına gelmiş bulunmaktayız. Açılışı ise,yoğun istek üzerine değerli konuğumuz Rüzgar Efegil yapacak! Kendisini sahneye davet ediyoruz."

Kopan büyük alkış tufanı ile kendime gelmeye çalıştım.Tüm gece boyunca -ki bu şimdiye kadar neredeyse bir buçuk saatlik bir süreçti- varlığını unutmaya çalıştığım adam şarkı söyleyecekti!

Üzerimde hissettiğim ağır bakışlarla İsa'ya döndüm.Dikkatlice vereceğim tepkiyi bekliyordu.
Oturma düzenimize göre,sahne arkamda kalıyordu ve ben dönüp bakma tenezzülünde bile bulunmamıştım.

Birkaç dakika boyunca İsa ile gözlerimiz ayrılmadı ve ben müziğin sesini duyduğum an da gözlerimi kapadım.
*İsteyen müziği burada açabilir.*





"Söz dururken,aklımdan geçenler...

Birer birer,göz yaşımda biriktiler.

Uzun uzun ağlarken terk edilenler...

Birer birer yalnızlığa yürüdüler.

Giden döner mi?

Bu acı geçer mi?

Yarım kalan da,

Bir şey eder mi?

Var mı dünyada?

Yok,beklemeyen...

Var mı dünyada?

Yok,özlemeyen...

Var mı dünyada ?

Yolunu gözlemeyen...

Yok mu dünyada?

Sevip de söylemeyen...

Giden döner mi...?

Bu acı geçer mi...?"





Daha büyük bir alkış sesleri ile kapalı olan gözlerimi açtığımda,düşen damlalara engel olamadım.Aniden ayağa kalmamla meraklı gözler bana döndü.
"Ben bir lavaboya gidip geliyorum." diyerek hızlı adımlarla yürümeye başladım.Gözüme ilişen tabelayı takip ederek girdiğim lavaboda derin bir nefes alarak sakinleşmeye çalıştım.Pek işe yaramadığını anladığımda da,soğuk su ile boynumu ve yanaklarımı ıslattım.


"Sen güçlüsün,sen güçlüsün!"
Geldiğim yolu daha yavaş bir şekilde tekrar bitirdim.
Beni fark ettiklerinde İsa hemen ayaklandı ve yanıma geldi.


"Benimle dans eder misiniz güzel bayan?"
Muzipçe sorduğu soru sonrasında fark etmiştim çalan dans müziğini ve dans eden çiftleri..

Kafa dağıtmak için iyi olacağını düşündüğüm için,"Elbette bayım," diyerek onayladım.

Belime yerleşen eliyle dans eden çiftlerin arasına doğru yürümeye başladık.Gözüme ilişen tanıdık çiftle adımlarım yavaşladı.Bunu fark eden İsa ise hiç bozuntuya vermeden bulunduğumuz yerde durarak,beni kendisine çekti ve iki elini de belime koyarak kollarımı boynuna dolamamı sağladı.

Ağır hareketlerde dans edersen,kulağımın üstünde hissettiğim sıcak nefesle irkildim.

"Çok düşünme,sen güçlüsün bunu da sakın unutma." diyerek beni daha çok çekti kendisine.

Birkaç dakika süren dans maceramız müziğin bitmesiyle son buldu. Yan yana masamıza doğru yürürken,gözüm kol kola masaları dolanıp muhabbet eden çifte takıldı yeniden. Onları her kol kola gördüğüm zaman içimden bir şeyler kopuyordu ve açtıkları boşluğu nasıl dolduracağımı bilmiyordum.

İsa'nın oturmam için çektiği sandalyeye yerleşip,"Teşekkürler," dedim. O da kendi yerine geçtiği zaman Merve,"Maşallah maşallah,pek hoştunuz." diyerek masaya üç defa vurdu.
Bu hareketi benim gözlerimi devirmeme,İsa'nın ise çehresinde çapkın bir gülüşün oluşmasına neden oldu.

Daldığımız muhabbet bir boğaz temizleme sesiyle son buldu.Bakışlarım yan tarafımda duranlara kaydığı zaman,karşımda görmeyi beklediğim son kişileri gördüm.


Rüzgar ve adını bilmediğim Kızıl Hatun.


Buraya kadar her şey normal olmasa da,idare ediyorduk.Kızıl saçlı hatun konuşmaya başlayana kadar...
"Davetimizi geri geri çevirmediğiniz için teşekkür ederim baylar bayanlar.Ben bu otelin sahibi Serpil ve bu yanımda gördüğünüz yakışıklı da nişanlım Rüzgar."
******

@*Phoenix* @SevgiKT @bettül @GoodLuck @LonelyGirl @_Wooyoung_ @jichanwook @Snowflake~ @~~Sevraa~~ @Mekwang @turuncugezegen @RanaSüheylaa @Chung-Ho @Joongel @SmellOfOcean @heechul__suju @Run @Phantom_Hilal @♥RenKook♥ @gurbetçiçeqi @drcimm
clock01-14-2016, 04:39 AM
Yorum: #173
Huh Huh Huh Nişanlı mı işler iyice karışacak desene Tongue diğer bölümü bekliyorum merakla balli ayrıca bu bölümü hızlı yazdığın için teşekkürler Angel kalemine kuvvet Wink
clock01-15-2016, 02:29 AM
Yorum: #174
Ooohhhhhh kusucak Son satiri okudugumda tepkim buydu X-D X-D Annem simdi ne olacak Ruzgari ailesi zorlamis beli Big Grin Bi itirafta bulunayim Isa ve Eylul istiyorum bu bolum ne olduysa bana X-D X-D olmayacak biliyorum X-D X-D Kuzum ellerine saglik yine super olmus yb dort gozle bekliyorum
clock01-26-2016, 03:57 PM
Yorum: #175
Bu konu en son: 01-26-2016 tarihinde, saat: 04:02 PM düzenlenmiştir. Konuyu düzenleyen: Mevahsen

*****


Gözlerinin okyanusunda boğulduğum adam; beni sev istemiştim...

*****

Eylül~~

Şu an; kelimelerin kifayetsiz kaldığı, her şeyin anlamını yitirdiği yerdeki kocaman bir boşluktan hızla en dibe yaklaşıyorum. Dibe çakıldığım zaman,parçalara ayrılacak olan bedenim değil,ona hayat veren kalbim olacak. İşte en acısı da bu. Ne yazık ki,hiçbir fiziksel hasar kalp kırıklığı gibi olmuyor.

Ve bir süre sonra,zaman her şeyin ilacı diyenler türüyor etrafında.Bilmiyorlar mı ki zaman,acıların üstünü örtmekten başka hiçbir işe yaramıyor. Ne kalp kırıklıkları düzeliyor zamanla ne de hayal kırıklıkları yeniden yeşerip filizleniyor. Ve gün geliyor ki bir ölüden seni ayıran tek özelliğin,almış olduğun nefesin oluyor.

Şiddetli depremlerin devam ettiği gözlerimi çeviriyorum bir zamanlar beni huzuruyla boğan deniz gözlere...

Tüm acılarımı,tüm hayal kırıklarımı anlatmak istercesine bakıyorum en derinlerine. Gözlerimin içinde titreyen her bir damla soruyor,
"Neden yaptın bunu bize?", bir diğeri atlıyor hemen ardından,"Peki hiç sende,biz olduk mu?"diye...

Ve o an anlıyorum ki; bizim gözlerimizin dili,araya giren yıllar yüzünden değil,kalpler yüzünden değişmiş...

Sesler uğultudan farksız geliyor kulağıma.Beynimin içindeki paslı parmaklıklar tek bir cümleyi esir almış ve avazı çıktığı kadar bağırtıyor boş duvarlara,"Nişanlım Rüzgar."

Nişanlım Rüzgar...

Nişanlım...

Rüzgar...

O'nun nişanlısı...

Derin derin nefesler alıyorum.Yetmiyor...

Aldığım nefesler yetersiz kalıyor acımı dindirmeye.

"...Ve bu da,çok sevdiğim bir arkadaşım Eylül." dediğini duydum sonradan İsa'nın.

İşte o an; en dibe çakılış anım oluyor.Düşündüğümün aksine düşüşüm o kadar şiddetli oluyor ki,kırılmadık kemiğim kalmıyor kalbimle beraber.

Susuyorum.

En iyi yaptığım şeyi yaparak,içime atıyorum tüm acılarımı.Bir gün,yanağdar misali patlayacağını bile bile...

Serpil'in belinde olan eli görmemeye çalışıyorum,kaçırıyorum gözlerimi sürekli.

En sonunda dayanamayıp,"Müsadenizle ben biraz hava alacağım."diyerek kaktım oturduğum sandayeden.

Anında bana dönen bir çift yeşil göz parladı endişe ile,"İyi misin Eylül?"

"Çok bunaldım,biraz hava alsam iyi olacak.Endişe edilecek bir şey yok." deyip kasıntı bir tebessüm yolladım İsa'ya.

Titrek ama bir o kadar da hızlı adımlarla terasa çıkan merdiveni aradım.En sonununda gözüme çarpan,kalabalığın az olduğu yerde bulunan merdivenlere yöneldim.

Hiçbir zaman rahatından taviz vermemiş olan ayaklarım,uzun ökçelerin işkencesine maruz kalıyor olsa da,adımlarımı yavaşlatmadan tüm merdivenleri çıktım.

Merdivenlerin sonunda,terasın göründüğü sol koridora girdim ve sürgülü kapıyı aralayarak kendimi soğuğun kollarına bıraktım.
Ve evet,şu an da soğuk havadan bile medet umacak bir haldeyim.

Her ne kadar şalımı yanıma olmadığım için kendime kızsam da,artık nefes almam gerekiyordu.
Soğuk olan hava,gecenin etkisiyle daha da soğuduğu için bedenimi hissetmiyorum.
Amacım da buydu,hiçbir şey hissetmemek.Biraz daha kalırsam biliyorum ki bedenim gibi zihnim de uyuşacak ve ben biraz olsun düşünme yetimi kaybedeceğim.

Biraz olsun kendime geldiğimde,içeriye dönmek üzere geldiğim yolu döneceğim esnada beni izleyen bir çift gözün ağırlığı biniyor omuzlarıma.

Bedenimi hafifçe yana çevirerek bakışlarımı yabancı bakışlarla buluşturdum.Elinde içki bardağı,sağ omzunu yasladığı kapı pervazında yüzündeki gevşek sırıtışla bana bakıyor.
Ona baktığım an da,sağ omuzunu dayadığı pervazdan ayırarak ağır adımlarla bana doğru gelmeye başladı.

O bana doğru bir adım attıkça,ben de geriye doğru bir adım attım.
Bir adım...
Bir adım daha...
Tekrar bir adım...
Ve,yolun sonu...
Sırtıma değen korkuluklar ile gözlerimi sımsıkı kapadım.

İçki kokan nefesini yüzümde hissettiğim an da,tüm mide sıvılarım isyana başladı.




"Güzellik?"

Cevap vermedim.

"Hadi ama,bana sökmez bu masum kız ayakları.Bu gece boş musun?"

Damarlarımda akan kanın yerini kaplayan korku yüzünden gözlerimi irice açarak,"Sen ne diyorsun be!" diye bağırdım.

Bu ani çıkışım daha da keyiflenmesine neden oldu.Arkamdaki korkuluğun üzerinde olan ellerinden birisini ağır ağır yüzüme yaklaştırmaya başladı. Gözlerimi kapatacağım esnada,ağır ve tehlike kokan adımlarla bize doğru gelen İsa'yı görmem,derince bir nefes almamı sağladı.

Hiçbir şeyden haberi olmadan iğrenç elleri ile yanağımı okşamaya çalışan adamdan uzaklaşmak için biraz daha geriye doğru eğildim.

Ve tam o esnada İsa,adamın ensesinden tuttuğu gibi geriye fırlattı.

"Sana kimse çok içmenin zararı olduğunu söylemedi mi?

Hiç beklemediği hamleye maruz kaldığı için yalpalayarak yere düşmesiyle hemen kendisini toparladı.

"Sen de kim oluyorsun lan?!"

İsa aralarında bulunan mesafeyi birkaç adımda kapatarak adamın yakalarından tuttu.

"Bu görmüş olduğun güzelliğin partneri ve hayatın boyunca tanıyabileceğin en büyük bela.Bu yüzden ucu bana dokunacak olan şeyleri yapmadan önce iyice düşünmeni tavsiye ederim."

İsa'nın rahat tavırlarına daha da sinirlenen adam,yakasında ki elleri iterek İsa'nın sert bir suratına yumruk attı.

"Sana ne lan benim davranışlarımdan! Şimdi sana gösteririm ben!"

Aldığı darbe ile sendeleyerek birkaç adım geriye gelen İsa,burnundan damlamaya başlayan kanı koluna silerek adamın suratına bir yumruk da o attı.

"Bu,yakışıklı yüzüme attığın yumruğun bedeliydi.Bu da,yanımdaki kadına asılmanın bedeli." diyerek ardı ardına yumrukları sıraladı yüzüne.

Aldığı kuvvetli darbeler yüzünden karşılık bile veremeyen sarhoş adam en sonunda yere yığıldı. Karın boşluğuna aldığı şiddetli tekmeler sonucunda ağzından çıkan boğuk inlemeyle hareketsiz kaldı.O an adamın bayıldığını anladım.

İsa hırsını alamamış olacak ki,adam bayıldıktan sonra birkaç tekme daha atıktan sonra tek dizinin üzerine eğildi ve iğrenir gibi çıkan ses tonuyla,"Haklısın,senin gibi itlere düşünmeyi ben öğretemem."dedi.

Titreyen bacaklarım daha fazla taşıyamadı bedenimi ve olduğum yere çöktüm. Hıçkırıklarımı baktırmak için ağzıma kapadığım ellerimle tüm yüzümü kapatarak daha şiddetli ağlayama başladım.

Bedenimi saran sıcak kollar,beni ağaya kaldırmaya çalıştı.

"Tamam güzelim,geçti.Sakin ol artık."


İsa'nın yardımıyla,ağır ağır yürümeye başladım.Nereye gittiğimizi bilmeden,sadece iç çekerek yürüyordum.

Arabaları gördüğüm zaman otoparka geldiğimizi anladım.

"Çantam içeride kaldı."

Ağzımdan zorla çıkan üç kelime,gülümsemesine neden oldu.

"Görevli bir arkadaştan rica ettim,şimdi getirecek."

Minnet dolu bir gülümseme gönderdim.Şu an yapabileceğim tek şey oydu çünkü.

Uyarı niteliğinde gelen öksürük sesiyle gözlerimiz ayrıldı.Herhangi bir görevli ile gelmesini beklediğim çantam ve şalım,Rüzgar'ın elindeydi.

Birkaç adımda yanımıza kadar gelip,çantamı ve şalımı uzattı.


"Biraz konuşabilir miyiz?"

Derin bir nefes alarak cevapladım.

"Dinliyorum?"

Deniz mavisi gözler İsa'ya bakarken,"Özel?" dedi üzerine basa basa.

Artık huzurun zerresini barındırmayan gözlerinden kaçırdım gözlerimi ve İsa'ya hitaben,"Bize biraz izin verir misin?" dedim.

Anlayışla salladı başını.

"Arabada bekliyorum."diyerek yanımızdan ayrıldı.

"Dinliyorum?" diye yineledim.

Derin bir nefes aldı,sanki nereden başlayacağını bilmiyormuş gibi bir hali vardı.

"Bak Eylül... Böyle öğrenmeni inan istemezdim.Yalan söylemeyeceğim,bir yıldır nişanlıyım ve birkaç ay sonrasına nikah tarihimiz alındı."

*Şarkıyı burada açabilirsiniz.*




İşte yine aynı şey oluyordu.Sanki tüm oksijenler çekiliyor ve ben nefessiz kalıyorum.

"Çocukluktu.... Ve.... Geçmişte kalması gerekiyor..."

Dolan gözlerimi gizlemek için bakışlarımı yere çevirdim.


"Git..."

Afallamış bir şekilde,"Ne?" sorusu geldi.

"Git Rüzgar...."


Ve gitti...
Ardına bir kez olsun bakmadan gitti...
Hiçbir şey olmamış gibi gitti...


Ardında onun için sessizce akıttığım duygularımdan habersiz....


"Madem ki istiyorsun,öyleyse durma git...

Beni düşünme,rahat ol,yalnız kalabilirim...

Sende bilirsin hiçbir acı sonsuza dek sürmez...

Hatta her an yeniden sevebilirim...

Git...

Git...

Git...me dur ne olursun...

Gitme kal yalan söyledim ....

Doğru değil ayrılığa daha hiç hazır değilim...

Aramızda yaşanacak yarım kalan bir şeyler var...

Gitme dur daha şimdiden deliler gibi özledim .... "


@*Phoenix* @SevgiKT @bettül @GoodLuck @LonelyGirl @_Wooyoung_ @jichanwook @Snowflake~ @~~Sevraa~~ @Mekwang @turuncugezegen @RanaSüheylaa @Chung-Ho @Joongel @SmellOfOcean @heechul__suju @Run @Phantom_Hilal @♥RenKook♥ @gurbetçiçeqi @drcimm
clock01-29-2016, 05:02 PM
Yorum: #176
Bu konu en son: 01-29-2016 tarihinde, saat: 05:03 PM düzenlenmiştir. Konuyu düzenleyen: zehra şahin
ve yeniden güzel bir bölüm daha karşımızda... demek birkaç aya evleniyor rüzgar beyimiz Huh e artık eylül'e de nikahına beni çağır sevgilim demek düşer Big Grin bu isa ne ayak Cool pek gözüm tutmadı Tongue ellerine sağlık.. sonraki bölümü heyecanla bekliyorum ...

Not: Anca yorum yazabildim, özür Angel
clock02-03-2016, 01:11 AM
Yorum: #177
Son iki bolumde Isa'yi sevdim ben ya X-D X-D Ruzgar gitmesi beni hayal kirikligina ugrati ya > . < Kuzum muthis bi bolumdu yine ellerine saglik Big Grin
clock02-12-2016, 01:40 AM
Yorum: #178
********

10.Bölüm

********

Eylül~~

Üşüyorum...


Zihnimin karanlık zindanlarına hapsolmuş kelimeler,ucu paslı mızraklar gibi saplanıyor her bir zerreme...

Yanıyorum...

Gizli kuytularda saklı kalan hatıralarım çıkıyor gün yüzüne... Gözümün önüne serilen her bir hatıra perdesi,kızgın alevler püskürtüyor kalbimin en hassas köşelerine...

Dayanamıyorum...

Benim yaralarla dolu ruhum,daha fazlasını kaldıramıyor... Çığlık çığlığa uzaklaşıyor benden tâkatimin son demleri...

Durduramıyorum...

Düşüyor gözlerimden sustuklarım... Ruhumun karanlık bataklığında damla damla biriken acılarım,özgürlüğüne hasret kuşlar gibi teker teker gözlerimden kavuşuyorlar ebedi sonsuzluğa...

Yinede...

Geçmiyor....



Soğumuş olan su daha fazla canımı yakmaya başladığında,ayağa kalktım ve sağ tarafımda duran havluyu doladım üzerime.

Bu saatlerde ruhum; fazlasıyla ağır geliyordu bedenime.

Ay ışığının aydınlattığı,soğuk sessizliğin bulandığı evimde,ağır adımlarla odama geçtim.Dolabımdan aldığım pijama takımımı giydiğim gibi,buz gibi yatağıma girdim.Islak olan saçlarım,soğuğun etkisini daha da arttırıyor olsa da,bu durumdan şikâyetçi değildim.



Beyaz tavanı izlerken,zihnim yine düşüncelerimin işgaline uğradı.Bu saatten sonra gururumu çiğneyip Rüzgar'ın yanında çalışamazdım. En kısa zamanda kendime başka bir iş bulmalıydım.Bu süreç içinde de,uzun zamandır aksattığım yetimhane ziyaretime dönmem gerekiyordu. Alara'ya kocaman bir özür borcum olduğunu da ekledim son olarak.


Hemen sol tarafımda duran komodinin üzerinden telefonumu ve kulaklığımı aldım. Artık dünya ile arama bir çizgi çekip,az da olsa huzur bulmam gerekiyordu. Bugünü hayatımın dönüm noktası olarak görüp,tertemiz bir sayfa ile devam edecektim yoluma.



Kulaklığımı takıp,rastgele bir müzik açtım. Isınan yatağımın ve uzun süredir ağlıyor olmamın verdiği yoğunlukla gözlerim kapanmaya başlamıştı bile.

Şarkılar,o şarkılar..

Övünmek zor,ölüm çok zor...
O an gelir sancılar...

Dayanmak zor,durulmaz....


Ellerimde kan,dilimden akar...

Kime ne,bana ne...

Bu aşk beni yorar...



Sayfalar,o sayfalar...

Kapanmazlar,silinmezler...

Her an içimi parçalar...

Okunmazlar,yakışmaz...


Ellerimde kal,dilimden akar...

Kime ne,bana ne...

Bu aşk beni yorar...

Bu aşk beni yorar...



Birkaç Saat Önce...



İsa, zihninde dolanan düşüncelerin izin verdiği ölçüde yanında sessizce ağlayan kıza bakıyordu. Acıyarak...

Kurduğu planı tıkır tıkır işlerken,daha da keyifleniyordu. Yüzünde oluşan sırıtışı,dudağındaki yara yarıda kesti. Bu yumruk olayı hesapta yoktu,bunun için yarın O adamı ayrı bir haklayacaktı.



Ne kadar klişe de olsa,her zaman işe yarayan bir yolu tercih etmişti bu sefer. Sarhoş bir densiz,yanındaki kadına asılacak ve İsa bir kahraman edasıyla kadını kurtaracaktı.Bir güzel benzettikten sonra da,gururla bakacaktı eserine. Korkmuş olan kadını kollarına alıp teselli edecekti.



Rüzgar da ekmeğine bal sürmüş,yok edici darbeyi vurmuştu.Az sonra evine bırakacağı Eylül'e baktı bir kez daha. Yönünü cama çevirmiş,sessiz sessiz ağlıyordu.



Bir kere daha aşk saçmalığına inanan insanların âciziyetine şahit oldu o an. Aşk aptallara göreydi ve İsa kesinlikle aptal bir adam değildi.



Bir yandan tek eliyle direksiyon hakimiyetini sağlarken,diğer yandan da boşta kalan eliyle telefonundan dövdüğü adamın parasını yatırıyordu hesabına.


İşte bu kadardı. Kahramanlık yolundaki ilk adımını atmış,yaralı bir kadını kendisine bağlama aşamasına geçmişti.

Eylül,tanıdığı sokakları görmenin rahatlığıyla doğruldu yerinden.Evine gidip,kendisini sıcak suyun altına bırakmalıydı. Kaskatı kesilen bedenini rahatlatacak yegane şey,sıcak bir banyo sonrası gerçekleşecek olan deliksiz uykuydu. Tek istediği buydu.

Araba evinin önünde durduğunda; şalını üzerine,çantasını da eline aldı ve minnet dolu bakışlarını İsa'ya çevirdi.

"Nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum İsa...Sen olmasan..."


"Şiişşt,sakin ol.Hepsi geride kaldı.Ben geldim ve hiçbir şey olmadı,tamam mı?" diyerek sözünü kesti İsa.


"Yine de,her şey için teşekkür ederim.Bazı gerçekleri görmemi sağladığın için,yanımda olduğun için..."



"Böyle kuru kuru özürle kurtulacağını mı sanıyorsun Eylül Hanım?"


İsa bulduğu her fırsatı değerlendirecekti bundan sonrasında.


"Nasıl teşekkür edebilirim peki?"


"Mesela bir kahve ısmarlayabilirsin? Hatta kendi ellerinle yapsan daha iyi olur." diyerek ilk hamlesini yaptı.


"Sözüm olsun,ama şimdi kendimi pek iyi hissetmiyorum. Bunu birkaç gün ertelesek?"



İsa,hamlesinin geri püskürtülmesine olan sinirini belli etmemek adına,elinden geldiği kadar tatlı tatlı gülümsemeye çalıştı.



"Peki madem,öyle olsun Eylül Hanım. Ama ben o kahveyi içmeden seni rahat bırakmam haberin olsun." diyerek durumu toparlamaya çalıştı.

"Sözüm söz,tekrar teşekkür ederim." diyerek indi arabadan Eylül.



Kapıyı kapatmadan evvel,"İyi geceler İsa." demeyi de ihmal etmedi.



İsa,sinirini belli etmemek için sıktığı çenesini rahat bırakarak evine doğru yola koyuldu.



"Daha iyi gecelerimiz olacak Eylül... Çok daha iyi...."



Eylül,içeri girer girmez üzerindekileri yırtarcasına çıkarıp kendisini sıcak suyun altına attı.

Düşünmek istemiyordu artık,düşündükçe işin içinden çıkamıyordu.



Doldurduğu küvetin içinde,düşünceleriyle boğuşmaya devam ediyordu.

Suyun soğumasıyla ayaya kalkıp havlusunu sardı bedenine.Odasına geçip,pijama takımlarını da giyerek kendisini yatağına bıraktı.


"Yarın,her şey daha iyi olacak.." diye geçirdi içinden son kez."Daha iyi olmalı..."



***

Yatmadan önce kurduğu alarmın sesiyle güne gözlerini açtı Eylül.Bugün,yıllarını geçirdiği yetimhaneyi ziyarete gidecekti.

Yatağından kalkıp,banyoda günlük işlerini hallettikten sonra dolabının karşısına geçti.

Ziyaret sonrası,biraz deniz kokusu almak istediği için rahat bir şeyler bakındı.



Eline aldığı siyah dar pantolonunu yatağının üzerine bırakıp üzeri için bir şeyler aradı.Gözüne kestirdiği beyaz bol,siyah baskılı tişörtünü de alarak giyindi. Saçlarını tepeden dağınık bir topuz yaptığı gibi,siyah uzun hırkasını da üzerine alarak çıkışa yöneldi.



Siyah spor ayakkabılarını giydiği zaman tamamen hazırdı.


Kapısını kilitledikten sonra arabasına atladığı gibi yollarını ezbere bildiği yere gitmek üzere yola çıktı.



Eylül'ün bahçeden çıkışını gören Ahmet,eline aldığı telefonuyla direkt patronunu aradı.Bunu yaparken de Eylül'ü takip ediyordu.



İlk aramasını cevapsız bırakan patronunu tekrar tekrar aradı.


**


İsa,uykusunun en tatlı yerinde çalmaya başlayan telefonunu duymamazlıktan geldi. Telefon susunca derin bir nefes aldı ama aldığı nefesi geri vermesine kalmadan telefonu tekrar çalmaya başladı.


İçinden en ağır küfürleri ederken tek eliyle telefonunu bulmaya çalıştı.Bu esnada yine susan telefonu,İsa'nın yüzünde gevşek bir tebessüm bıraktı.Uyuyabilirdi rahat rahat. Tam yeniden uykuya dalacağı sırada tekrar çalan telefonuyla,sinirden kıpkırmızı olmuş bir şekilde kalktı yatağından. Komodinin üzerindeki telefonu açmadan önce kimin aradığına baktı.



"Ne var lan bu saatte?! Bir uyuyalım dedik,içine tükürdün uyku keyfimin!"



"Kusura bakma abi, ama bunu sana söylemezsem şu an küfür yemek yerine birkaç saat sonra dayak yerdim."

Sinirinin yerini merak alan İsa," Lafı geveleyip durma da,dökül!" diye bağırdı.



"Abi,seninki arabasına atladığı gibi yola çıktı.Ben de takip ediyorum şimdi,galiba yetimhaneye gidiyor."


Duydukları karşısında siniri buhar olan İsa," Tamam Ahmet,gözün üzerinde olsun.Birazdan çıkıyorum." diyerek telefonu kapadı.


Kendisini yumuşak yatağına bırakan İsa,iyiden iyiye keyiflenmişti.


"Yetimhane ziyaretinde sürpriz karşılaşma...Hiç de fena değil,değil mi Eylül..?"



Birkaç dakika kendisine vakit tanıyan genç adam,acale etmesi gerektiğinin bilincine vararak hazırlanmaya başladı. Kendi karakterine tezat olan davranışlarına şaşırmadan edemiyordu. Sırf bir intikam uğruna düştüğü haller fazlaca komik geliyordu kendisine.

Evden çıkmadan önce,aynadaki aksine gülümseyerek baktı. Hangi kadın karşı koyabilirdi şu karizmaya?



Günlük ego takviyesinin ilk adımını tamamlamanın verdiği gururla arabasına atladı.

Yol boyunca,Eylül'ün yetimhanede ne gibi bir işi olacağını düşündü. Hakkında oldukça bilgisi vardı elbette,ama bir insan yıllarını geçirdiği parmaklıklar ardına neden ziyarete giderdi ki? Saçmalıktı İsa'ya göre.



O sırada,güvenilir adamlarından en başı çeken Ahmet aradı.



"Bir şey mi oldu Ahmet?"



"Yok da abi,bu kadın bir alış veriş merkezine girdi tabii peşinden ben de girdim. Sonra bir oyuncak dükkanına girdi. Bir sürü oyuncak alıp çıktı. "



İsa, Eylül'ün bu davranışı üzerine elleri boş giderse açık vereceğini anladı.



"Tamamdır Ahmet. Takipte kal."diyerek telefonu kapadı.



Yolunun üzerindeki alış veriş merkezinin otoparkına girerek arabasını uygun bir yere park etti. Büyük bir efor sarf ederek bulduğu bir oyuncak mağazasına girerek bir sepet aldı eline.



Dünya üzerindeki en garip şeylermiş gibi baktığı birkaç oyuncak sonrası dikkatini çeken robota doğru yöneltti adımlarını. Eline alıp incelediği esnada,oyuncağın hareketlenerek,müzik eşliğinde dans etmeye başlamasıyla neye uğradığını şaşırdı.

"Hassstır lan!" diyerek elindeki oyuncağı aniden fırlatan İsa,mağazadaki tüm gözlerin odak noktası oldu.

Hiçbir şey olmamış gibi eğilip,yere attığı oyuncağı alarak yerine koydu ve dolanmaya devam etti.



Sepetine birkaç tane araba,birkaç tane bebek,birkaç tane yapboz ve benzeri oyuncakları koyarak kasaya yöneldi. Hepsini paketlenmesini bekledikten sonra,hazır olduklarında almasıyla direkt arabasına atladı.

Çok şükür bunu da kazasız(!) belasız atlatmıştı tüm karizmatikliğiyle.



***

Eylül,aldığı oyuncakları arabasına yerleştirirken içinde oluşan buruk heyecana engel olamıyordu. Neredeyse bir buçuk aydır ziyaretlerine gitmiyordu minik dostlarının.



Nihayet yolculuğunu tamamlayarak kapının önüne gelmişti. Eylül'ü gören bekçi Hasan Amca hemen kapıyı açtı.



"Aman Eylül kızım,özlettin kendini. Hoş geldin sefalar getirdin." diyerek sevgiyle karşıladı.



"Hasan Amca,iş güç derken çok ihmal ettiğimin ben de farkındayım. İnşallah bundan sonra daha sık geleceğim.Sen nasılsın,Ayşe Teyzem nasıl?"



"Bu günlerimize binlerce şükür. O da sağlığına duacı kızım,geçen gün seni sordu bana.Gelmiyor mu artık diye."



Eylül,yaşadığı mahcubiyet yüzünden,yüzünün kızarmasını önleyemedi.



"En kısa zamanda O'na da uğrayacağım inşallah Hasan Amca,daha fazla bekletmeyeyim minik dostlarımı." diyerek vedalaştı.



Hızlandırdığı adımlarla direk bahçeye yönelen Eylül,duyduğu cıvıl cıvıl seslerle içinin huzurla dolduğunu hissetti. Her ne olursa olsun,çocuk olmak bambaşkaydı.Her türlü zorluğa rağmen gülebilmek,sevebilmek ve güvenebilmek onlara özeldi.



Oyun oynayanların arasından minik aşkının onu görüp, " Eylül aşkım gelmiiiiiş!" diye bağırmasıyla tüm gözler ona döndü. Her birinin gözlerindeki o sevinci gören Eylül,arayı bu kadar uzattığı için tekrar kızdı kendisine ve koşarak ona gelen çocuklara kollarını açtı.



Hepsini tek tek öptükten sonra,gelirken aldığı hediyelerini verdi. Çocukların, paketlerin içinden çıkan oyuncaklara bakarken gözlerinde oluşan o mucizevi ışıltı,Eylül için paha biçilemezdi.



Çocuklarla uzunca sohbet edip oynadıktan sonra,kurum müdürü Ali Amcasını da ziyaret etmek için ana binaya yöneldi. Kapısını tıklatıp, içeri girdiğinde biraz da O'nunla muhabbet ederek ziyaretini tamamladı.



Bahçe çıkışına doğru yürürken,banklardan birinde önünde bavuluyla tek başına oturan Alara dikkatini çekti. Az kalsın onu görmeden gidecekti.


Yönünü ona çevirerek hızlıca yanına doğru yürüdü. Yanına oturduğu halde O'na bakmayan kızın çenesinden tutarak kendisine bakmasını sağladı.



Kızın ağladığını gördüğü zaman panikleyerek," Ne oldu Alara? Neyin var?" dire sordu.



Kızın iç çekişleri arasında kurduğu cümleler içini burkmaya yetmişti.



"Be-ben birkaç gün önce 18 yaşımı doldurdum ve artık burada kalamam. Gi-gidecek hiçbir yerim yok." diyerek daha şiddetli ağlamaya başladı. Eylül daha fazla dayanamayarak kızı kendisine çekerek sıkı sıkıya sarıldı.

Kendi geçmişinden parçalar buluyordu Alara'da. Çok fazla zeki bir kızdı ve elinden tutulduğu müddetçe çok başarılı olacağından emindi.İşte bu yüzden bir an bile tereddüt etmeden bir teklifte bulundu.



"Alara?"



Bir yandan gözyaşlarını silerken diğer yandan da burnunu çekerek,"Efendim Eylül Abla?" dedi.



"Bundan sonra benimle yaşamaya ne dersin? Hem ben de çok bunalıyorum tek başıma o evde.Ne dersin,he? Arkadaş olur musun bana?"

Genç kız,duyduğu cümlelerin doğru olup olmadığına bir tülü emin olamıyordu.

"Şaka yapmıyorsun,değil mi?" diye sorma ihtiyacını bastıramadı.

Eylül ise anlayışlı bir tebessüm bahşederek cevapladı genç kızı.

"Tabii ki şaka yapmıyorum.Kabul ediyor musun?"



Eylül,dikkatlice izliyordu Alara'nin mimiklerini. Önce tereddüt etmesi,sonra gözlerinde oluşan o eşsiz ışıltı ve sonrasında kendisine sıkı sıkıya sarılarak ağlamaya devam etmesi...



"Hadi bakalım,bu kadar ağlamak yeter.Şimdi mutlu olma zamanı,değil mi küçük dostum?" diyerek ortamdaki duygusal atmosferi dağıtmaya çalıştı Eylül.



Alara'nın kendisinden ayrılarak gözyaşlarını silmesini hüzünle izledi.

"Başka alacağın bir şeyin var mı tatlım?"



"Yok Eylül Abla,tüm eşyam bu kadar." diyerek yanındaki valizi gösterdi.



Eylül gülümsemesini genişleterek,yerde duran valizi aldı ve," Hadi bakalım,yolculuk başlasın!" diye şakıdı tüm enerjisiyle.



Önde Eylül,arkasında Alara,beraber arabanın yanına kadar geldiler. Eylül valizi bagaja yerleştirirken,"Sen geç otur tatlım,hemen geliyorum."diyerek genç kıza gülümsedi.



Yerleştirme işi bittiğinde,kapısını açmak için elini uzattığında birisinin adını seslendiğini duydu.



"Eylül!"

Arkasına döndüğü zaman,burada görmeyi düşündüğü en son kişi vardı karşısında; İsa!



"Senin ne işin var burada?" demekten alıkoyamadı kendisini.



İsa ise,yüzüne yerleştirdiği çapkın gülümsemeyle ellerini kaldırdı ve Eylül'ün paketleri görmesini sağladı.



"Sık sık ziyarete gelirim buraya,gelirken de minik minik hediyeler getiriyorum küçük dostlarıma." diyerek Eylül'ün şaşırmasını sağladı.Bırakın Eylül'ü,kendisi bile şaşırmıştı söylediklerine.



"Eğer işin yoksa,hediyeleri sahiplerine ulaştırmama yardım eder misin?" diye sorarak,asıl amacını belli etti.



Eylül ise,arabasının içini göstererek,"Üzgünüm,yeni ev arkadaşımı,evimize yerleştirmem gerek.Başka sefere artık." dediği gibi İsa'nın bir şey söylemesini beklemeden arabasına bindi ve hızla oradan uzaklaştı.



Arkasında şaşkın ve sorularla dolu bir İsa bırakarak...



******

Yeni bölümde görüşmek üzere... Smile
clock02-12-2016, 01:43 AM
Yorum: #179
@*Phoenix* @SevgiKT @bettül @GoodLuck @LonelyGirl @_Wooyoung_ @jichanwook @Snowflake~ @~~Sevraa~~ @Mekwang @turuncugezegen @RanaSüheylaa @Chung-Ho @Joongel @SmellOfOcean @heechul__suju @Run @Phantom_Hilal @♥RenKook♥ @gurbetçiçeqi @drcimm
clock02-12-2016, 05:07 AM
Yorum: #180
Wooww... Isa'ya da bak sen hele X-D Ruzgar bu Isa'ya ne yaptiiii artik bilmek istiyorum şok Kuzum ellerine saglik yine harika olmus Wink








Yararlı linkler: KT Kuralları, Kore, Kore Dizileri, izle

Deneme bonusu - bahisnow - casinoslot - deneme bonusu - deneme bonusu veren siteler
melbet - dinamobet - süpertotobet - betsmove - casino siteleri - hansenmedical.com
casinoproffen.com - favorislot - https://www.phillwebb.net - aseansec.org


Site içerik sağlayıcı: Koreanturk.com (Official)