Görüntüleme Tercihi Konu Görünümü | Tam Görünüm
Ağır Roman "Hayatımın Hikayesi"


clock12-13-2011, 12:18 AM
Yorum: #21
Ağır Roman “Hayatımın Hikayesi”
Yazar: Mermarid
Karakterler : Park Sue, Lee Choi, Park Mina, Dong Wook,

6. Bölüm


“Tamam kızım tamam gidiyorum ama ne olur elbise giy” dedi.

“Tamam anne” diyerek ona yanıt vermiştim. Sonunda kapımdan gitmişti. Sessizliği fırsat bilerek üzerimi değiştirmiştim. Dolabıma baktıkça eski hatıralarım canlanmıştı. Üzerime uygun bir elbise giyerek aşağıya inmiştim. Saat 7 ye geliyordu ve öğretmen hala gelmemişti. Annem ise merak etmeye başlamıştı. Sürekli “Başına bir şey gelmiş olmasın?” diye sorup duruyordu. Ben ise gereksiz yere endişe ettiğini düşünüyordum. Birkaç saat bekledikten sonra gelmeyecek diyerek eve gitmek için annemden izin almıştım. Eve doğru giderken kapımdaki gölgeyi görünce şaşırmıştım.

“Senin burada ne işin var?”…

“Ne demek ne işin var? Asıl sen neredesin, hem yemeğe davet ediyorsun hem de evinde durmuyorsun.” Choi kaldığım evin kapısında bekliyordu.

“Biz de seni bekliyorduk. Burası benim evim değil ki annem de seni evde bekliyor” dedim.

“Evde mi? Senin başka evin de mi var?” Saf saf yüzüme bakıyordu.
Onun bu hali çok komikti. Dayanamayarak…

“Sen ne zamandır buradasın?” diye sordum.

“Ne zaman mı, saat 7 demiştiniz ben 6 da geldim. Belki yardım ederim diye ama küçük hanım evinde değildi” dedi.

“Ben evimdeydim, sen yanlış eve geldiysen o senin salaklığın”

“Salak mı?” Neden bana o kadar sinirli bakıyor bu. Üstelik soğuktan titriyor bu. Sürekli söyleniyordu. “Hem davet et hem de evinde durma oh ne ala üstüne de hakaret.” Onu kızdırmanın tam sırasıydı.

“Sen kim oluyorsun da davet edildiğin yemeğe gelmiyorsun?” dediğimde gözleri büyümüştü.

“Ne demek gelmedin? Ben 6 dan beri buradayım” dedi.

“Öyle mi sen burada mı bekledin?” dedim imalı bir ses tonu ile.

“Sende algılama problemi mi var Sue kaç kere tekrarlayacağım? Ben nereden bileyim burası sizin evin olmadığını” dedi.

“Neden daha önce annemle hiç görüşmedin mi?”

“Görüştüm ama tarlada falan çocukları evlerine götürürken oturup konuşuyorduk” dedi.

“Şimdi anlaşıldı”

“Ne?” Anlamamış bir ifade ile yüzüme bakıyordu.

“Hiçbir şey sen şunu al annem seni bekliyor kadın meraktan ölecek yoksa. Başımın etini yedi sana bir şey mi oldu diye” dedikten sonra üzerimde ki paltomu çıkararak üşüyen öğretmene vermiştim. Başta almak istemese de “Hasta olursanız annem beni öldürür” diyerek ikna etmiştim. O ise bana inat…

“Ahhh Mina annecim beni çok seviyor ya” dedi.

“Sana kaç kere söyleyeceğim anneme anne deme diye?”

“Tamam tamam söylemiyorum. Sizin ev neresi bu arada?” diye sordu.

“Aşağıdaki büyük ev, hanı kapısında asma sarılı olan” dedim.

“Ne. Orası dururken neden bu küçük kulübede yaşıyorsun? Evde yer yoktu anlaşılan sen burada yaşadığına göre?” dedi. Alaycı bir tavırla söylemişti bunu. Yüzündeki sırıtmayı…

“Sana ne bundan” diyerek bozmuştum.

“Neden burada kalıyorsun?” dedi.

“Biraz hızlı yürü annem merak etmiştir”

“Sadece annen mi merak etti?” dedi. Yok bu adam kaşınıyor ama sakin olmalıyım.

“Başka kimin merak etmesi gerekirdi?”

“Mesela sizin” dedi.

“Hah işte onu çok beklersiniz” dedim.

“Olur ne kadar çok bekleyeyim?” Ayyşşş bu adamın her şeye bir
cevabı var. Çıldırmamak içten değil. En iyisi konuşmamaktı. Sessizce
yürüyorduk eve yaklaştığımız da ona kapıyı göstermiş ve…

“Siz girin eve annem sizi bekliyor ben buradan geri dönüyorum” dedim.

“Ne…”

“Zamanında gelseydiniz benim yapacak çok işim var. Hadi size iyi eğlenceler”

“Ama…” Lafını tamamlamadan yanından ayrılmıştım. O ise şaşkın bir yüz ifadesi ile eve girmişti.

Eve gittiğimde düşünmekten gözüme uyku girmemişti. Annem ve Choi nin neler konuşabileceklerini düşündükçe başıma ağrılar giriyordu. Sabah olduğunda güneşin ilk ışıkları ile evden çıkmıştım.

İçimde büyük bir sıkıntı vardı ve bunu ancak orman havası alıp götürebilirdi. Bunun için kendimi ormanın derinliklerine bırakmaya karar vermiştim. Dışarıda horoz sesleri yükselmeye ve köy halkı uyanmaya başlamıştı. Kimi tarla için kimisi de çocuklarının yiyeceği için uğraşıyordu. Kalabalık olmadan hızla orman yoluna girmiştim.

Dar patikalardan yürüyerek dağ kokusunu içime çekiyordum.
Eskiden sık sık gittiğim yerlere tekrar gitmeye karar vermiştim. Bu ormanı avucumun içi gibi biliyorum. Çünkü bütün çocukluğum bu ormanda geçmişti. En kuytu köşesini nerede hangi hayvanın bulunduğunu biliyordum. Ayrıca bu ormanda birçok sığınak için küçük kulübeler vardı.

Her gittiğim bölgede bir anım vardı. Sanki dün gibi gözümün önünde canlanıyordu. Babamla ilk ormana gidişimiz ve ormanda sabahlayışımız aklımdan çıkmıyordu. Çok iyi bir avcıydı ve her ava çıktığında mutlaka bir av yakalayıp eve geldiğini hatırlıyorum da o zaman ki zafer kazanmış gülümsemesi gözümün önüne geliyor.

Uzun bir süre dolaştıktan sonra eve gitmeye karar vermiştim. Akşam karanlığı çökmek üzereydi ve karanlıkta orman oldukça tehlikeli oluyordu. Benim ise yanımda korunmak için hiç bir şey yoktu.

İçimdeki sıkıntı gitmişti derin bir nefes alarak annemi görmeye büyük eve gitmiştim. Eve vardığımda annem gülümsüyordu. Kesin bir şeyler karıştırıyor bu kadın diye düşünmeye başlamıştım. Beni görünce oturduğu asma altından kalkarak yanıma gelmiş ve gülümseyerek…

“Öğretmen oğlum nerede?” dedi.

“Ben nereden bileyim anne herhalde evinde oturuyordur” dedim.

“Siz karşılaşmadınız mı?” diye sorduğunda ona…

“Neden karşılaşmamız mı gerekirdi?” dedim.

“Buraya geldi seni sordu. Bende ormana gittiğini söyledim”

“Sen nereden biliyordun ormana gittiği mi?”

“İşçilerden biri görmüş?” dedi.

“Bu işçilerde ne görse yetiştiriyor” dedikten sonra bahçede bulunan masaya geçmiştim.

“Gerçekten karşılaşmadınız mı?” diye yineledi annem.

“Hayır karşılaşmadık?”

“Ama seni sormuştu” dedi.

“Ee ne olmuş anne beni sorduysa?” dedim.

“Ormanda olduğunu söyleyince seni bulmak için ormana gideceğini söylemişti”

“Bilmiyorum ormanda onu görmedim hem hangi akla beni aramak için koca ormana giriyor bu adam” diye sesimi yükseltmiştim.

“Ya dönmediyse ormandan? Akşam karanlığı çöktü” dedi telaşlı bir ses tonu ile.

“Anne ne yapmamı bekliyorsun?” dedim.

“En azından evine gidip gelip gelmediğini kontrol et” dedi.

“Anne bunu sen mi söylüyorsun evinde ne işim var benim? Ya
köylüler konuşmaya başlarsa?”

“Boş ver şimdi köylüyü sen git bak eğer ormandan dönmediyse köylü o zaman konuşmaya başlar” diye beni ikna etmeye çalışıyordu.

“Off ya ne bu bebek bakıcısı mıyım ben” diyerek yola çıkmıştım. Bundan sonra beni ne bekliyordu acaba?


İyi okumalar arkadaşlar...
clock12-24-2011, 08:14 PM
Yorum: #22
Hikayem sevilmedi anlaşılan..Sad((
clock12-25-2011, 01:51 AM
Yorum: #23
Kurt kapmasn sakınnn.. xD ben yorum yazmştm ama şu an göremiyorum çok ilginç..:\
clock12-27-2011, 02:46 AM
Yorum: #24
Ağır Roman “Hayatımın Hikayesi”

Yazar: Mermarid
Karakterler : Park Sue, Lee Choi, Park Mina, Dong Wook,

7. Bölüm


Annemin ısrarı üzere koşarak evden çıkıp öğretmen evine gitmiştim. Kapıyı çalmıştım ama kapıyı diğer öğretmen açmıştı. Onu ilk kez görüyordum umarı dedikoducu biri olmamıştır bu köyde yoksa akşam evine gelen kızı merak edip etrafa sorabilirdi. Choi öğretmeni sorunca şaşırmıştı. Eve gelmediğini öğrenince gayet sakin bir şekilde eve gitmiştim. Kapıyı tam açacağım sırada annem hızla kapıyı açmış ve korkmama neden olmuştu.

Annem heyecanlanarak sorular sormaya başlamıştı…

- Ee ne oldu eve gelmiş mi, iyi mi?

- Hayır gelmemiş, evdeki arkadaşı gelmediğini söyledi..

- Ne… “annemin sesi oldukça yüksek çıkmıştı. Ben ise
gayet sakindim nedense içimde hiç korku yoktu.”

- Neden bu kadar korkuyorsun kocaman adam?

- Ya kaybolduysa?

- Neden kaybolsun anne daha önce ormana gitmedi mi
hiç?

- Gitmiştir ama gece yarısı değil…

- O kadar da geç değil anne gelir… “aslında hava iyice kararmıştı ve ormanı iyi bilmeyen biri kolay kaybolabilirdi. Annem korkusunda haksız sayılmazdı.”

- Ya kaybolduysa, kızım git bul şu çocuğu…

- Ne… Anne iyi misin? Hava karardı ve sen benden gidip öğretmeni bulmamı mı istiyorsun?

- Ne oldu sanki daha önce yapmadığın bir şey mi?

- Evet ama…

- Senden daha iyi ormanı bilen var mı? Daha önce de gece ormana girmemiş miydin?

- Evet ama… “bu kadın iyice şaşırmış. Gece yarısı nasıl ormana gitmemi ister. Ama o da haklıydı bu saatte kimse orman girmeye cesaret etmezdi ve orman oldukça tehlikeliydi.”

- Daha öncede karanlıkta gitmiştin ormana beni konuşturmada git artık…

- Off anne tamam… “eve girerek bir çanta hazırlamaya başlamıştım. İçine kıyafet, battaniye, ateş için çakmak ve yiyecek bir şeyler almıştım. Annem bana bakıyordu.”

- Bunları neden aldın?

- Anne orman ne kadar büyüktür sence, onu bulmak o kadar kolay olacak mı dua ette sığınaklardan birine girsin.

- Haklısın kızım üzgünüm. Ben endişeden ne dediğimi biliyor muyum?

- Anne sen bu adama fazla bağlanmadın mı sence de?

- Hadi kızım çabuk ol…

- Of ya bu günde çok yorulmuştum. Neden peşimden gelmek zorundaydı ki? “çantayı sırtıma almış ve yanıma da av tüfeğini alarak ormanın yolunu tutmuştu. Elimdeki fener ile aramaya başlamıştım. Seslenmeme cevap gelmiyordu.

Sığınaklara yakın yerleri sona bırakmıştım çünkü saat ilerledikçe yabani hayvanlar daha da çok meydana çıkıyordu.
Saatlerce yürüdüm ve hala onu bulamamıştım. Artık sığınaklara bakmaya başlamıştım. Yakından uzağa doğru bakıyordum. Ama baktıklarımda Choi den hiç iz yoktu. Artık yorgunluktan bitmiş durumdaydım.

Son birkaç yer kalmıştı ve bu sığınaklar birbirlerine yakın değildi. Artık diğerine giderken dua ediyordum orada olması için ama yoktu. Sadece son bir sığınak kalmıştı ve bu kez orada olmaması için dua etmeye başlamıştım. Çünkü o sığınak bölgenin en tehlikeli yerindeydi ve bu saatlerde orası yabani hayvanlar ile dolardı. İçimdeki korku ile yürümeye devam ediyorum.

Kulübeye az kalmıştı ve gittikçe daha da korkmaya başlamıştım. Kulübeye geldiğim de etrafa kimse yok gibi duruyordu. Nereye gitti bu adam derken birden ya eve dönmüşse işte o zaman elimden çekeceği vardı. kapı kilitliydi ve açılmıyordu. Korku ile etrafını dolandıktan sonra olabildiğince sessiz olmaya çalışıyordum. Elimdeki feneri kulübenin camından içeriye doğru tuttuğumda kapının arkasında çömelmiş bir şekilde oturan bir gölge görmüştüm.

Bunu fırsat bilerek ona iyi bir ders vermeliydim. Işığa tepki vermediğine göre uyumuş olmalıydı üstelik kapının dibinde çömelmişti. Korktuğu belli oluyordu.
Kapının önüne gelerek birkaç adım geriye gitmiş ve tüm gücümle kapıya tekme atmıştım. İçeriden gelen bağırma sesi ile onu korkuttuğum belli oluyordu. Dua etmeye başlayınca kendimi tutamayıp gülmeye başlayınca içeriden “dışarıda kim var” diye seslenişi gelmişti. Ben ise oyunu fazla abartmayarak kendimi tanıtarak kapıyı açmasını istemiştim.

Ama o kadar çok korkmuştu ki kapıyı bir türlü açmıyordu. Tekrar kulübenin arkasına geçerek pencereden kendi yüzüme feneri tutarak daha çok korkmasını sağlamıştım. Ama amacım korkutmak değil beni görmesini sağlamaktı. Nitekim ders tepmişti. Kapıyı açması için onu zorlamıştım. Beni karşısına görünce hızlı bir şekilde içeriye girmemi sağlamış ve aynı hızla kapıyı kapatmıştı. Bana dönerek…

- Sen buraya nasıl geldin? Bu saatte ne işin var ormanda?

- Aynı soruyu sana soracaktım. Orman yolunu
bilmiyorsan ormanda ne işin var be adam?

- Ben seni arıyordum. Dere kenarından yukarıya çıkarken karanlıkta yolumu kaybettim…

- Anlaşıldı yön bulma sorununuz var.

- Senin ne işin var burada?

- Annem sizi bulmak için beni gönderdi. Başımın etini yedi de diyebiliriz…

- Ahh Mina annecim… “ona ters ters bakmaya başlamıştım anlamış olacak ki susmuştu. Ona dönerek”

- Burada kalamayız hemen gidelim…

- Ben dışarıya çıkmam. Neden burada kalamayalım ki?

- Burada yabani hayvan çok olur özellikle en tehlikelileri bu bölgede dolaşır o yüzden hemen gidelim…

- Olmaz…

- Olur…

- Olmaz…

- Neden inat ediyorsun hadi…

- Sana olmaz dedim beni bu kulübeden çıkaramazsın…

- Hadi ama neden böyle davranıyorsun? “onunla çocuk gibi bir birimizi çekiştiriyorduk. Ben kolunu çekiyordum o da geri çekiyordu. Tam bir çocuk gibiydi. Annem ile anlaşmasına şaşmamalı ikisinin huyu da aynı. Son bir hamle ile onu çektiğimde dengesini kaybedip düşmüştü. Hayır diyemeden Choi ile yerdeydik. Düşmenin etkisi ile gözlerim iyice büyümüştü…
clock12-27-2011, 08:31 PM
Yorum: #25
Kızımıza sarkmasın bu adam.! :#
clock12-27-2011, 08:59 PM
Yorum: #26
(12-27-2011 08:31 PM)*h!lal.. Nickli Kullanıcıdan Alıntı:  Kızımıza sarkmasın bu adam.! :#

Yok canım o kadar edepsiz değil...Smile))
clock12-27-2011, 09:07 PM
Yorum: #27
hikaye için teşekkürler eline sağlıkAngel
clock12-27-2011, 10:05 PM
Yorum: #28
Teşekkür ederim canım... Beğenmene sevindim... Devamı gelecek....))
clock12-28-2011, 10:38 PM
Yorum: #29
Ağır Roman “Hayatımın Hikayesi”

Yazar: Mermarid
Karakterler : Park Sue, Lee Choi, Park Mina, Dong Wook,

8. Bölüm


Sinir ile yerimden kalkarak…

- Sen çocuk musun? Bir de kendine adam diyorsun. Madem korkuyorsun gece yarısı ormanda ne işin var be adam…

- Şişştt sesini yükseltme şimdi hayvanları başımıza
toplayacaksın…

- Ben gidiyorum ister gel ister gelme… “çantamı sırtıma almış giderken birden arkamdan koşturan Choi yi görünce gülümsemiştim. O kadar çok korkmuştu ki yürürken bir taraftan da arkasını kontrol ediyordu. Bir süre yürüdükten sonra”

- Nereye gidiyoruz?

- Daha güvenli bir yere. Köyden uzağız bu yüzden geceyi ormanda geçireceğiz…

- Ne…

- Duydun. Bu gece ormandayız. Şimdi biraz daha hızlı yürürsen az ilerde bir kulübe var oraya gideceğiz…

- Kulübede mi kalacağız?

- Ne oldu beğenemedin mi? Kusura bakmayın öğretmen bey sizi ağırlayacak rahat bir yatağımız yok…

- Tamam, sadece hızlı gidelim. Bu orman gittikçe
ürkütücü oluyor…

- İyi o zaman bana laf yetiştireceğine yürü küçük bey… “ bir süre daha yürüdükten sonra eskiden babam ile sabahladığımız kulübeye gelmiştik. Choi hızla içeriye girmek istemişti ama kapının kilitli olabileceğini düşünmediği için kapıya tostlamış bir şekilde yere düşmüştü.

O kadar komik görünüyordu ki kendime hakim olamayarak gülmeye başlamıştım. Bıraksalar saatlerce gülebilirdim. Bana bakarak”

- Ne o çok mu komik?

- Evet çok komik geldi…

- O zaman şimdi ne yapacağımızı da söyle saatlerce
yürüdük ve kilitli bir kulübeye geldik…

- Bekle beni burada… “beklemesini söyleyerek kulübenin arkasına doğru giderken o hala “beni bırakıp nereye gidiyorsun” diye söylenip duruyordu. Az sonra elimde anahtar ile yanına gittiğimde ise”

- Anahtarın yerini nereden biliyordun?

- Bunu burada yaşayan herkes bilir..

- Ama diğer kulübe kilitli değildi?

- Evet çünkü gece oraya giden kimse olmaz…

- Ne yani sen gelmeseydin beni aramaya oraya kimse gelmez miydi?

- Evet gelmezdi. Bu yüzden bana dua et…

- Peki sen niye geldin?

- Birinin gelmesi gerekiyordu çünkü.

- Neden sen?

- Burayı en iyi ben bilirim de o yüzden. Çocukken kaçıp bu ormanda saklanmak gibi bir huyum vardı…

- Gerçekten farklı bir kişiliğin var…

- Bu iltifat mıydı? Çok konuşmayalım da içeri geçelim yoksa burası da tehlikeli olabilir. “içeriye geçerek gaz lambasını yakmıştım. Etrafa biraz göz gezdirdikten sonra şömine şeklinde ki ocağı yakmıştım. Elime getirdiğim av tüfeğini alarak dışarı çıkıyordum ki”

- Sen tüfek mi getirdin?

- Evet ne olmuş?

- Kullanabiliyor musun? Elinden bir kaza çıkmaz değil mi?

- Bilmem rahat durursan çıkmaz… “Choi nin şaşkın
bakışları arasında dışarıya çıkmıştım. Havaya üç el ateş
ederek içeriye girdiğimde hala şaşkın bir şekilde yüzüme bakıyordu.”

- Neden üç el ateş ettin. Tek el yetmez miydi?

- İlk ikisi anneme işaretti, iyi olduğumuzu anlaması için
sonuncusu da yabani hayvanları uzak tutmak içindi.

- Ya silah sesine gelen olursa…

- Kimse gelmez dedik ya…

- Doğru ya ormana kimse girmiyordu. “kulübe o kadar büyük değildi. İçinde avcıların bıraktığı birkaç kaptan başka bir şey yoktu. Evden getirdiğim örtüyü Choi ne vererek örtünmesini istedim. O ise bana bakarak”

- Sen neden örtünmüyorsun?

- Sen uyu ben nöbet tutacağım…

- O kadar da değil. Askerlik yapmış adam var karşında sen uyu ben beklerim…

- Senin yanında uyuyabileceğimi de nereden çıkardın?

- Neden ben adam yemiyordum…

- Orası belli olmaz…

- Şu örtüyü örtünsen iyi edersin. Burası yüksek olduğu
için gece aşırı rüzgar alır. Birde hasta olma…

- Sen ne yapacaksın…

- Ben alışığım sen merak etme…

- Olmaz paylaşalım… Bu arada ben açıktım…

- Bende bir şeyler var… “çantamdan yemek için bir şeyler çıkarırken bana bakarak gülmeye başlamıştı.”

- Tedbirli gelmişsin. Sanki burada kalacağımızı biliyordun?

- Bunda şaşıracak ne var. Akşamüzeri ormana gidiyorsan her şeyi düşünmek zorundasın…

- Neyse ne sen yemeği versene açlıktan öleceğim…

- Tamam ye ve hemen uyu seni sabaha kadar çekemem…

- Neden ben seni çekerim ama. Üstelik yalnız kalmışken…

- Aklından ne geçiyor öğretmen…

- Hiç sadece konuşuyordum. “neden bu adam sinsi sinsi gülüyor. Aklında ne olduğunu merak etmeye başladım ama ona bunu belli etmemeliyim. Ayağa kalkarak”

- Ben gidiyorum?

- Tamam tmam sadece şaka yaptım. Sende çok meraklısın gitmeye. Bir de hazırlıklı gelmişsin anlaşılan sende burada kalmayı düşünüyordun. “bu adam ne saçmalıyor böyle anlaşılması çok zor biri.”

- Sabah olsun buradan gidelim bir daha yüzünüzü görmezsem sevineceğim.

- Hemen kızma tamam…

- Oysa ben bu gece ne hayal etmiştim..

- Öyle mi ne hayal etmişti bizim küçük hanım?

- Bu akşam biraz yazımı yazabilirdim. Hatta yarılayabilirdim…

- Sen yazı mı yazıyorsun?

- Evet. Şaşırdın mı? “aniden gülmeye başlamıştı. Neden
bu kadar komik mi benim yazı yazmam.”

- Ne yazısı çocuk hikâyesi mi yazıyorsun?

- Ne…

- Duydun…

- Hayır öğretmen bey ben kitap yazıyorum ayrıca bir dergide köşe yazarlığı yapıyorum. Ama o dergi sizin bünyeye ağır gelebilir… Şimdi de kitap yazmaya başladım. Kendimi hazır hissedince yazacağımı söylemiştim ve hazırım işte…

- Öyle mi? “bir anda duraksadı. Ne geçiyor bunun aklından çözmek imkânsız. Yüz mimikleri hiçbir şey belli etmiyor neden anlayamadım… Kesin bir şeyler düşünüyor…

<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<
clock12-28-2011, 11:55 PM
Yorum: #30
Çok güzel olmuşşş çooookkk beğendim Smile Bu adamında aklından neler geçiyor anlamadım Big Grin Devamı hızlı gelir inş Angel








Yararlı linkler: KT Kuralları, Kore, Kore Dizileri, izle

Deneme bonusu - bahisnow - casinoslot - deneme bonusu - deneme bonusu veren siteler
melbet - dinamobet - süpertotobet - betsmove - casino siteleri - hansenmedical.com
casinoproffen.com - favorislot - https://www.phillwebb.net - aseansec.org


Site içerik sağlayıcı: Koreanturk.com (Official)